Dünya 3'üncüsü idik... 3. dünya ülkesi olduk!..

A -
A +

Bir yolculuktu bizimki... Beceremediklerimizi, yarıştığımız takımların ülke insanları gibi düşünmeyi ve oynamayı öğretsin istedik kocaman bir listeden. Ünlü olmak ile kariyerli olmak nedir bilemedik. Ve hayallerimizden düştük. Çünkü hayallerimiz zirvelerdeydi ve yüksekten düştüğümüz için canımız yanıyor şimdi... Bu yazı, Azerbaycan maçımız ve Alman futbolunun namusunu sorgulamadan önce yazıldı. Sonra da yazsaydım yine bunları yazacağım için hiç gocunmuyorum... Şu sıralar belki de çok mutluyuz... Mark Twain'den bir alıntı yapacağım sözün burasında. Diyor ki; "Gerçek ile kurgu arasındaki fark, kurgunun mantıklı olmak zorunda olmasıdır. Oysa gerçeğin mantıklı olmak gibi bir kaygısı yoktur..." Benim için de gerçek değişmiyor, çünkü kabullenemediğim şeylerim daha Hiddink'in peşine düştüğümüz günden beri değişmedi... İlk günden beri karşı durdum... Şimdi herkes karşı durunca da üzülmeye başladım... Ona değil, bize... Del Bosque, Luis Aragones, Eric Gerets, Frank Rijkaard, Zico, Scala ve daha niceleri... Hepsini getirdik ve Türk gibi konuşup yaşamalarını ve Türk gibi oynatmalarını istedik. Oysa onların ülkelerinin başarı nedenlerini öğrenmeye çalışmalıydık ve bu nedenle onlarla bizim "insan ilişkilerindeki farklılıklara" yenik düştük. Sistemimizi seçip onu en iyi oynatacak hoca yerine, gelen hocanın sistemini öğretmesini bekledik ve bu nedenle iki üç yılda bir sistem değiştirir olduk. Alt taraf hep başardı, ama üst yapı oraya hep kör baktı... Derwall ve Piontek bu konudaki tek ve doğru iki hamlemizdir. Çünkü onlardan bizi değil, oyuncularımızı ve en başta hocalarımızı eğitmesini istedik. Biri Mustafa Denizli'yi hediye etti bu ülkeye, diğeri ise Fatih Terim'i... Bu konudaki en yanlış hamlemiz, bize en pahalıya mal olan hamlemiz ise Hiddink'tir. Kariyerini en çok tartışacağım isimdir. Her şeyi bırakın, hep karşıma çıkardıkları "ama adam Chelsea'yi şampiyon yaptı" sözü ise onun "sarayın soytarısı" olduğunu değiştirmez. Çünkü onun Chelsea'yi çalıştırdığı hafta sayısı, Rıdvan Dilmen'in Fenerbahçe'yi çalıştırdığı hafta sayısından azdır... Bakınız... Soytarı her topluma gereklidir... Eleştirir ve ona kızmazlar. O ise en sert eleştirileri yapar. "Soytarı kralla dalga geçer ama bir krallığı asla yönetemez..." diyor William Shakespeare... Seviyesinde olmadığımız Almanya'yı şunun şurasında üç yıl önce ve bu oyuncular sahadayken ve kulübe dahil 14 kişiyle sahada olabildiğimiz bir yarı finalde bizim elimizden bir hakem alırken, Hiddink evinde elenmiş bir takımın hocası olarak puro içiyor ve bizi seyrediyordu... Şimdi sorulması gereken soru da -ki dün gece neler olmuş olursa olsun- "Biz Hiddink'ten bilmediğimiz ne öğrendik?" olmalıdır. Cevabı olan var mı?.. Boş geçen derslere 10 milyon eurodan fazla ödeyen bir ülke olmak ise, nasıl ağırıma gitmesin benim?.. "Onun kazandığı eksilmesin diye mi doğalgaz ve elektriğe iki zam geldi üst üste" diye sorgulamayım mı kendimi?.. Niye bize; kendimizi üçüncü dünya ülkesi gibi hissettirmesine izin veriyoruz hala daha? 9 yıl geçti henüz Taksim meydanında cumhuriyet marşı söyleyerek karşıladığımız milli takımın üstünden... Üstelik son maçta ev sahibi idi Hiddink ve benim güneş gibi Şenol'um onu orada yenmişti. O Hiddink değil miydi, bizden önceki maçında İtalya'yı "bir hakem sayesinde" maymuna çeviren? Cevabı olan var mı? En büyük uyarı... İspanya da bir gazete yazarı şöyle bir cümle kullandı, Arda'nın oyundan çıkış biçimi üzerine... "Arda bunu burada da yapmaya kalkarsa, bu ilk ve son yapışı olur..." dedi. Uyarı küçük ama anlamı çok büyük... Sizden gelenler... Yine "tespitler" gelmiş takipçilerimizden... Birkaçını buraya aldım. Hasan Karakaş ve Yadigar Ergüden'e teşekkürler... * Biz seyirciler olarak artık önümüzdeki maçlara bakmıyoruz... Siz bakabilir misiniz? *Vurma, kırma, parçalama, lüzumu yok bu maçı da alma! * 90 artı para! * Endüstriyel futbolda iyi ve çok basan kazanır! * Dolar, euro, parçala, bu maçı kazan! * Penaltı kaçalı çok oldu mu? * Mesele 2-1 yenmekte değil, ikide bir yenmektedir! * Taraftar iyi günde kötü günde diye ikiye ayrılır! * Kaleci ifadesi: Çok uzun boylu adamları vardı. Kafaya çıkıp gittiler! S-ÖZ (Yunus Emre) Hasan Karakaş gönderdi: "Derdi dünya olanın, dünya kadar derdi olur..." Almanya karşısına ümitlerden gelenler yerine, Volkan-Servet-Egemen gibi üç eski Kartalsporlu oyuncuyla çıkalım diye mi Hiddink burada?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.