Dünya Kupası prospektüsü

A -
A +

Dünya Kupası denilen futbolun en üst düzey buluşması için geriye sayıyoruz artık. Arada transfer gündemini işgal eylemleri de sürüyor ve bazıları aslında takımlarının taraftarla ilişkilerini güçlendirmek ve saflaştırmak için Dünya Kupası gündeminin de önüne geçmeye çalışıyor. Ama ben, temmuz başına kadar bu konuları toprağa gömüyorum...

Son birkaç Dünya Kupası; hep 'angarya' düzenine dönüşmüştü.        Bu nedenle FIFA en üst düzey organizasyonunu daha cazip hale getirmek için kıtalara dağıtmaya çalıştığı 'çeşitlilik' düşüncesini takım sayısını artırarak ve turnuvayı daha çekici hale getirerek sürdürmeye çalıştı.
Bir ölçüde başardı da...
Son dönemlerde takımlarından aldıkları onlarca milyon avroyu riske etmek istemeyen yıldızların pek ortada görünmediği ama fiyatını yükseltip kendine pazar oluşturmaya çalışan 'daha aç' olanların öne çıktığı kupalar izler olmuştuk...
Şimdi 100 milyon avronun üzerindeki maliyetleriyle Cristiano Ronaldo, Messi gibi isimlerden neyi ne kadar bekleyebiliriz ki?
Bir yıl aynı takımda oynadığı ve ortak hedefe ulaşmak için ter döktüğü bir arkadaşıyla birden bire karşı karşıya oynamak nasıl bir duygudur acaba?
Mesela Messi, ihtimal bir Arjantin-İspanya mücadelesinde 4 yıldır gece gündüz birlikte olduğu Xavi- İniesta-Fabregas'a karşı, birkaç idmanda birlikte olduğu vatandaşlarıyla birlikte olup kazanmaya çalışacak...
Ya Torres...
Aynı yastığa baş koyduğu takım arkadaşını geçip gol atmaya çalışacak...
Snejder, Muslera'ya gol atabilmeyi deneyecek...
Fenerbahçe'nin yeni umudu Diego Ribas henüz elini bile sıkamadığı Kuyt karşısında belki de birbirini tekmeleyecek...
Bu tarafından baktığımızda hayli eğlenceli geçecek bir Dünya Kupası bizi bekliyor...
Kupanın bırakacakları
Bunu bitince konuşacağız ama hatırlananlar hep ayrıntılardır.
2010'dan akılda kalan; Snejder'in araya attığı topta Robben'in Casillas'a takılıp dünya şampiyonluğunu kaçırması değil, 'Vuvuzela' denilen kaynana zırıltısından acilen bir tane edinip aynı sesi çıkarmaya çalışırken boşa tükettiğimiz nefestir.
2006'dan akılda kalan ise Zidane'ın Materazzi'nin göğüs çatısına çaktığı kafa değil midir?
2002'den hatırlanan 'yazık oldu Türkiye'ye' değil midir?
Veya bir önceki şampiyonun guruptan çıkamaması olmadı mı aklımızda kalan?..
1998'den akılda kalan ise Ronaldo'nun Nike baskısıyla sakat sakat oynatılması değil midir?..
Getireceği yeni futbol anlayışlarından çok; küçük hikâyeleri okuyacağız 5 hafta boyunca.
Bahis oyunlarının içindeki hikâyeleri ve barındırdığı destansı buluşmaları çekip aldığı ve sadece istatistik bilgileriyle donattığı tahmin oyunlarına kaptırmayın kendinizi.
Prospektüs şöyle diyor...
Yeni bayraklar, yeni marşlar, dünyanın bir yerlerinde olduğunu bildiğiniz ama asla karşılaşamayacağınız insanları tanıyın tribünlerden.
Yeni oyuncular keşfedin...
Ve ilk 15 gün, günde üç defa alın yemeklerden sonra...
Çünkü sonunda yine bildik ülkeleri, bildik isimleri seyredecek ve başladığımız yere döneceksiniz...
Lezzetli kısmı gurup maçlarıdır ve orası dünyayı tanıma kısmıdır...

Fatih Terim komutasında iyi sinyaller veren bir dönemin başlangıcında olduğumuzu hissediyorum.
Gelecek geliyor galiba...
Aslında Terim ve oyuncuları değişmedi...
Sadece eskisi kadar kullanılamıyorlar artık...
Tıpkı Sigmund Freud'un söylediği gibi:
'Şayet insanlar sizi eskisi gibi kullanamıyorlarsa, hemen sizin değiştiğinizi söylemeye başlarlar...'
Onlar aynı ama biz değişiyoruz galiba...
Terim giderse hemen aynı şeklimize döneriz, o da ayrı...

Kavram kargaşası...
UEFA, Eskişehirspor ile Sivasspor konusunda açıklama yapacağını ve 17 Temmuz'da da Trabzonspor'un şikâyetçi olduğu konuyu görüşeceğini açıkladı.
Yani birileri için kupa başlamadan, diğerleri için kupa biter bitmez bu konuyu değerlendirecek.
Kupa sırasında her şey belli ki dondurulacak.
O zaman...
Siz şu UEFA meselesinde nerede durduğunuzu aşağıdaki satırlardan bulabilirsiniz:
'Aptallar ne affeder ne de unutur...
Saflar hem affeder hem de unutur...
Akıllılar ise affeder ama asla unutmaz...'

S-ÖZ:    (Diogones)
'İki kulağımız ve bir dilimizin olmasının nedeni, çok dinleyip az konuşalım diyedir...'

Yenildik ama ezilmedik demek istemesem de 'yenildik ama yenmeyi çok denedik' diyebilirim. Genç ve dinamik bir kadronun olumlu sinyalleriyle elemelerin başlamasını gönül rahatlığıyla bekleyebiliriz artık.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.