Düş hekimliğim tuttu!

A -
A +

Sanmayın ki sizlere rüya tabirleri yapacağım. Gece üstünüz açık uyuyup, kardan soğuk aldıysanız beni ilgilendirmez. Çünkü ben daha beter durumdayım. Benim derdim, Türk futbolunun içinde düş görenleri ayıltmaya çalışmak. Düş görmek güzeldir. Uyurken de, çalışan bir beyine sahip olduğunuzu gösterir. Uykunuz verimsizdir ama olsun. Ama uyanıkken düş görenlere iki çift lafım var aşağıdaki kutularda. Düşün ticaretini yapanlaradır sözüm. Gündüz düş görüp düşmesinler diye yazıyorum. Erman iftiharla sunar!.. Bu Erman'ın rüyası.. Her hafta vizyona verilen televizyon ve gazete aracıyla oluşturulan bir rüyanın tabirini yapıyorum şimdi. Erman, Hıncal'ı ısırmaya çalıştığı yazılarından birini geçen çarşamba günü Hürriyet Gazetesi'nde yayınladı. Tabii ki katılmıyorum, o ikisinin arasında olan birşey. Benim ilgilendiğim yazının finalinde söz ettiği ödüller. Üniversite ödüllerini gururla sundu... Tabii ki, birçok ödülü hakettiler. Orada ter döken hatta göreve giderken şehit olan arkadaşlarımız bile var. Yüze yakın insan onlar başarılı olsun diye ter döküyor. Ödül onlara da çok yakışıyor. Ama benim sözüm bazı üniversite ödüllerine... Geçenlerde ders verdiğim bir üniversitede, dekanın odasında, öğrenci grubu başkanlarıyla bir toplantı vardı ve bizzat dekan bana danıştı, "Ödülü Telegol'e mi, Maraton'a mı verelim" diye bana sordu. Ben kişisel düşüncemi belirttim. Bir hafta sonra derse gittiğimde ödülü Maraton'a verdiklerini öğrendim. "Oylamadan bu mu çıktı?" diye sordum, "Hayır" dedi dekan. "Sadece en güzel duyuran onlar olduğu için ödülü onlara verdik. Çünkü hem ekip gönderiyorlar, hem de Televole ve Pazar Keyfi'nde de ayrıca yayınlıyorlar. Hatta bu konuda yayınlanması için pazarlık bile yaptık" demez mi? Özel üniversitelerin ödülünü ver Maraton'a, haber dahil 3-4 programda 15 dakikaya yakın reklamını yap. Bu ödüllerle şişinme Erman. İftiharla sunduğun bu tarz ödüller hayırlı olsun. Ama sen de biliyorsun ki, seni seyretmek için maçlara bakmıyorlar. Maçlara baktıkları için arada seni de seyretmek zorunda kalıyorlar!.. Yapma Turgay Kıran!.. Bu da G.Saray'a başkan olmak isteyen Turgay Kıran'ın rüyası!.. Tarihi bir hata yapmak üzeresin Turgay. 9-C'nin yakışıklısı sınıf arkadaşım. Eğer başkan olursan bu sana Turgay diye hitap ettiğim son yazı olacak. Çünkü ondan sonra arkadaşım değil, başkanım olacaksın. Ama yapma... Dönüp baktığında seçimi kaybettiğin anda arkanda kimseyi bulamazsın. Seni suyu bulandırmak için kullanmalarına izin verme. Bırak Canaydın başladığı işi tamamlasın. Senin zamanın da gelecek, üstelik yakında. 9-C'nin yakışıklı Cüneyt Arkın'ı Turgay Kıran, başkanlık için seni kullanmalarına izin verme... Stratejik hamleler!.. Önce Sinan Engin'in rüyası.. Sinan birden bire hakem dostu oldu. Malatya maçından sonra Selçuk Dereli'nin yanında yer aldı ve işler toparlanmaya başlarken, stratejik bir hamleyle birden bire tavır değiştirdi. Hem hafta içinde, hem de maç oynanırken umumi arzu üzerine düdük ve kart durumlarını ayarlayan hakemler arasından işine yarayanlara destek, işine yaramayanlara köstek olarak ligi ayarlamaya çalışıyor. Biri destek olurken, diğeri çıkışını yapıyor. Çok ilkel bir kavga metodu. Sinan'ınki, hocayla danışıklı döğüş ve "Sen salla, ben korurum" şeklinde bir yutturmaca. Ama yemiyorlar!.. Lucescu'nun rüyası.. Lucescu Malatya maçından sonra birden bire bir çıkış yaptı. "Konuşursam olay oluyor" diyerek konuşmadan konuştu!.. Çünkü iki penaltı alması gereken Malatya, elle oynamanın açık görüldüğü pozisyonda, hem penaltıyı alamadı, hem de anons yedi. Lucescu bunu görmedi ve Ahmed Hassan'ın kesilen pozisyonuna sallamaya başladı. Verme aleyhime iki penaltıyı, bakın ben nasıl hakem dostu olurum. Ağlama Lucescu.. Planlı, programlı hakem oyunları yerine, senin Malatya'da kazanmak üzere sahaya çıkman gerekiyordu. Korkak ve oynatmamak üzerine sahaya çıkacaksın, sonra sen sallayacaksın, menajerin koruyacak. Çok sevdiğim bir söz vardır. O nedenle tam, yerine rast geldi ben de manzara koyuyorum: "Gerçek insan, başkasının yüzünde patlayan tokadı, kendi suratında hissedebilen insandır." Bu sözü Jose Marti 1853-1895 arasındaki kısa yaşamında söylemiş. Manzaraya uydu galiba. Muhtelif rüyalar!.. Sayın başkan Canaydın!.. Bu hafta Kadıköy'de Aziz Yıldırım'ın elini sıkma bayramınız var. En iyisi yorgun ve dertli bir takımın başkanı olarak, diri ve formda bir takımın başkanının elini, maç başlarken tutun ve hiç bırakmayın. Maçı el ele seyredin ki, ikide bir sıkmak için hamle yapıp yorulmazsınız!.. Devir değişti galiba.. Eskiden F.Bahçe Güneydoğu'ya uçar, döner dönmez de hocasını uçururdu... Şimdilerde, F.Bahçe Güneydoğu'ya gidiyor ve gittiği yerin hocasını, başkanını tekmil götürüyor. Sen, G.Birliği-G.Saray maçını 16.30'-da, F.Bahçe-Diyarbakırspor maçını da 19.00'da oynat. Neymiş? Yayıncı kuruluşmuş. Hangi maç daha önemliydi? Bütün mesele saha içinde ve saha dışında F.Bahçe'nin çıkarlarıdır. Niye hep F.Bahçe 19.00'da, gündüz dolaşanlar da G.Saray ve Beşiktaş. Bu Türkiye Ligi'nin yayıncı kuruluşu mu, yoksa F.Bahçe'nin yayıncı kuruluşu mu?.. Versene Papila'ya maçı Süper ve tam not diyen sizdiniz. Versene derbiyi.. Veremezsin.. Sen, insanların ancak senin senaryolaştırdığın ve pazarladığın düşleri göreceğine inanıyorsun. O nedenle bu hafta sana "sıkı bir eyyamcı" gerekiyor. Papila, böyle sindirilerek sıkı bir eyyamcı olacak ve ancak o zaman derbiler alabilecek. POST-IT Biz kütür kütür formda ve taktik olarak da zirvedeyiz. Üstelik dinlenmiş çıkacağız. G.Saray ise fazla toy, darmadağınık ve Villarreal'den turşusu çıkmış olarak Kadıköy'e gelecek. Altı atamazsam ıslıklarlar mı acaba? (Christoph Daum) S-ÖZ Şeytanın ortaya çıkması için, iyi ve inanan insanların hiç birşey yapmaması yeterlidir. (Ü.A)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.