Düşlerini bile gömmek

A -
A +

Bunu kimse istemiyor. Kimileri biraz daha "piyango bileti" satmak uğruna taraftarına umutlar pompalıyor, kimileri de çoktan gömdüğü düşlerinin mezarına gidip, ölüyü ayağa kaldıracakmış gibi umutla kalabalık savıyor. Bakın bazı demeçlere... Komik olmaktan bile çekinmedikleri gibi işin kötüsü söylediklerine inandıklarını bile düşünüyorum ki; esas felaket burada yatıyor. Adnan Polat, Erciyes yenilgisi sonrası şunları dedi ve ben hâlâ kulaklarımı yıkatıyorum. "Şampiyonluk umudumuz artık iyice zayıfladı. Artık Şampiyonlar Ligi'ne katılmayı kovalıyoruz." Yani, hâlâ umudu var ama zayıflamış... Budur işte düşleri toprağa vermek... Geleceği defnetmek... Alay ettiğini ve hafiften gırgıra aldığını hiç sanmam çünkü tanırım kendisini. İçinde hâlâ umudu var. Ama "liseli veya değil", "liseci veya alaylıcı" ne derseniz deyin bunları liseli ciddiye almaz ama "alaylıyla da alay" edilmez bu kadar ayan beyan. G.Saray efkar-ı umumiyesi perperişan... Aslında çok iyi biliyor, bu hocayla, Tromsö'ye ve Erciyes'e İstanbul'da elenen bu hocayla, Kadıköy'e iki 18 yaşındaki iki kanat savunmacısıyla çıkan bu hocayla, Çanakkale'den gelen çocukla Anfield Road'a çıkan bu hocayla, düşlerin geberip gittiğini ve talkının bile çoktan verildiğini... Seneye, maazallah Şampiyonlar Ligi'ne kalırsa Hakan'ı kaleye koyup sağ beke Ergün'ü çekerek, rakip kaleye Tomas ile saldıracağını hissediyor Gerets'in. Ama düşleri gömmenin bile bir adabı vardır. Bir başka yerde başka bir defin ruhsatı alındı. Kayseri'de maçın başlamasına 15 dakika kala ekranı kaplayan bir yönetici, Sayın Ali Koç, maçı muçu bıraktı ve kulübünün piyangosunu pazarladı dakikalarca... İşte o an gömdü geleceğini... En azından bu sezon için ve bir kez daha... En zengin takım, en çok kupası olan, Avrupa'da itibarı olan, yenilirken bile beğenilen ve alkışlanan, Avrupalarda esip gürleyen takımdır. Ama Koç'a göre "bilanço fazlası" yeterli galiba... Bu materyalist tavırdır taraftarını müşteri kabul etmek. Ancak, onlar Migros'un kasa kuyruğunda değil, stadın içinde bekliyor. G.Saray ölmüş de ağlayanı yok ama F.Bahçe böyle bakarsa futbol tarafına takımının, daha çoook hakem çıkar da verir "salah"ını.. G.Saray, UEFA kazanıp, veya ligi kucağında bulup, yani bir şeyler kazanıp da üstüne koyamamanın kitabını yazıyor. Diğerleri ise, olası geride kalmanın kılıflarını çoktan hazırladı bile... > POST-İT Düz mantık Bir hafta önce iki Ankaralıdan aldığını iki Kayseriliye dağıttı G.Saray ve F.Bahçe. Üçüncü Ankaralıdan aldığını verecekti Beşiktaş da, ama üç Kayseri takımı olmadığı için direkten döndü ve puan cetveli bu hale geldi. Nasıl mantık ama?.. > 100'de yüz... Bir yanda Lugano'nun 100'süzlüğe varan döve döve futbol oynaması, diğer yanda topu taca atmaya 100'ü tutmayan Uğur Boral... Bu kadar 100 verirseniz bir deplasman maçında rakibinize, Vedat Yüksel de astarını ister tabii ki... Zaten maç bittiğinde Zico 100'ünü gerdirmiş gibi sallıyordu hakeme. Bu 100'den 100'üne değil, arkasından konuştu Zico. Aslında taraftarı 100'üne vurdu gerçeği Deivid'in durumunu gördükçe. Kendi 100'ünde şampiyon olan Beşiktaş, F.Bahçe'yi İnönü'de 100'leşmeye bekliyor artık, derisini 100'mek için... Davete icabet etmeye 100'ü kalırsa tabii rakibinin... Kısacası F.Bahçe'nin 100 sendromu 100'de 100 ayağına prangadır bundan böyle... > Bu mutfak çok ufak Türk ailenin hanımı kocası Muaffak Beye "bu mutfak çok ufak" dediği için, bunlar çok küfürbaz diyerek emlakçı evi vermemiş ya... İşte öyle bir şey.. Edu nasıl atıldı anlamadım.. Daha önce bir sarı kartı var idiyse, Musa Çözen dostum mu atladı, yoksa biz mi görmedik... Yok, daha önceden yoktu ise, o zaman Mehmet Topuz'a "tokatımsı" hareketi sarıyı getirdi. Peki niye kırmızı?.. Herhalde son günlerin moda sözcüğünü kullanarak hakeme "muafFAKiyetler" diledi Edu. MutFAK'ın uFAKlığından filan söz etti herhalde. Kezman da birkaç maç önce aynısını söylemişti... "şaFAK 7" artık ... 7 maç sonra MutFAK filan kalmayacak... Yıkıp yeniden yapacaklar... > S-ÖZ "Her gerçek, her kulağa uygun değildir." (Umberto Eco) > Yoranın da... Kimse kusura bakmasın ama G.Saray "saldım çayıra mevlam kayıra" sistemiyle buralara kadar gelebildi ancak. Acımadan da doğradılar sesi soluğu kalmamış bir camiayı. Bir "liseli" olarak bunu yazmaya hakkım olduğuna inanıyorum. Düşlerine defin ruhsatı çıkarmaya çalışan G.Saray'ın şarkısı bundan böyle şöyledir: Eşeği saldım çayıra Otlayıp karnın doyura Gördüğü düşü hayıra Yoranın da... Yoranın da... > Hatasız kullar Bazı adamlar var ki; onların hataları bile yakışıklı... Top kayıpları bile bir fark içeriyor ve şık... Mesela Alex... Bu adamların hataları bile mensup oldukları takımlara faydalar sağlayabiliyor. Onun topuğuna çarpan topu bile başarılı vurup, acaba bilerek yaptı da pas mı verdi, diye düşünüyoruz. Düzgünü kaba olanlarla, hatası bile katkı sağlayanların bir araya gelip oynadığı bir oyun bu futbol... > Şablonlar hazır İki kalıp şablon haber modeli var yazılı kısmı için medyanın. Biri: Düşüşlerin ardından sorumlu bir yöneticiyi antrenman tesislerine göndermek. "Polat, Florya'ya gidip düşüşün nedenleri hakkında rapor alacak" minvali üzredir. Bu Ümraniye veya Samandıra da olabilir, giden ise Yıldırımlardan herhangi biri. Diğeri: G.Saray ne zaman bunalsa birkaç hoca altenatifi ile hazırda birkaç futbolcu ismi her zaman vardır. Ancak şablon bunların nasıl geleceği ile ilgilidir. "Özhan Canaydın'ın ortağı Hayim Fresco araya girecek ve transferi bitirecek..." Yeni bir şey lütfen... > MHK'nın duvarına asılacak bir yazı: "Suçluyu affeden hakim, kendini mahkûm etmiş demektir." > UMITA boşluk yorumunu yaz Turkcell, Telsim, Avea 2866'ya gönder > (4 SMS/ 8 Kontör)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.