Doğrusu "düşenin dostu olmaz" galiba!.. Cümleyi biraz ÜNlendirince, oluverdi "düşünenin..." Daha da yakışıklı oldu bence. Oturdum, "düşündüm" sizlere "düşkünlüğümden." Ama düşmedim sevgili okur. Üstüme YKM'yi kullanarak gelenlerin düşürdüğü biri olsaydım, 32 yıl birilerinin alnına gerçeği "çaaat" diye nasıl çarpardım. Ligin bir yerinden girdim, Gerets ile Doğu Perinçek'e uğradım, Ebru Şallı'nın üzerinde biraz durdum ve geçtim eğitim sistemine ve bir başkan reisine. Oradan Yeni Karamürsel'in az buçuk valide hissesi karşılığı "sahibi" gibi davranan bir adem yoluyla ve bitirdim Ali Poyrazoğlu ile... Başlığım şu bölümdeki ana yazının değil, bu köşedeki tüm yazılarımın başlığı olarak kabul edilebilir. ebruşallınınşemsiyesi Kibarlığıma eziyeti sevdiğimden Şallı familyası ve şürekâsına cevap vermeyi, uyduruk faxlar çekip, bikinili fotoğraf yayınlatan bu cemaati er meydanına davet etmeyi sürdürüyorum. Geçen hafta uzun ve anlaması zor bir yazı yazdım. Aslında yazı açıktı ama birileri bir kerede, ya da tercüme edilmeden çözemezdi. E-mail, telefon ve fax yağdı. Desteği anlatamam. Onlara zarar olsun isteyen ne çok sevmeyenleri varmış meğer. Mesela bir tanesinde, Ebru Şallı'nın eşinin gösterilmeye çalışıldığı gibi YKM'nin sahibi veya veliahtı değil, ana tarafından az buçuk hisse karşılığında "çocuk aylaklık etmesin" kabilinden 5 milyar gibi "hisse karşılığı maaş" yöntemiyle, YKM binasında zapt-u rapt altına alındığını kanıtlayan belgeli destekler de cabası. Bunları ben yazmıyorum, beni okuyanlar yazıyor bana. İnanmadım tabii!.. Yeni Karamürsel mağazalarının arkasına saklanıp, oranın gücünü kendi gücü zannetmek ve kullanmak, "mertliğe" de sığmaz, "insanlığa" da... Ama insan, "mert insan" olmazsa her yere sığarmış. Yani ortada bir "sığlık" sorunu var. Mesajın birinde niye Ebru Şallı da, Ebru Tan değil, diye bana soruyorlar. Benim düşünceme göre Ebru Tan olursa, işin içinde UTAN kelimesi oluşur!.. Bir başka mesaj da, sizin haber okutmadığınız Ebru Şallı'nın üstünden "bir eş, 7-8 de estetik" geçti diyor. Bazı yayın kuruluşları da, Yeni Karamürsel mağazasının adını kullanarak "reklam verme ya da vermeme" baskısı kuruluyormuş. Bunlara da inanmadım!.. Haftaya mesajlara ismen teşekkür edeceğim. Haaa!... Unutmadan hatırlatayım ki, "Ebru Şallı hala haber okuyamaz..." Turgutreis Reisi!.. Görev yaptığım üniversitede, en zor belediyeciliğin "nüfusu değişken yerlerde" yapıldığını anlatmıştı bir Amerikalı profesör. Bütün sahil şeridimizde yaşanan bir sıkıntının dik âlâsı, Bodrum yarımadasının Turgutreis'inde en hasından yaşanıyor. Yerleşik nüfus 25 bin. Oy kullanabilen ise 13-14 bin. Ama en az 6 ay boyunca 130 bin kişi geliyor, üstelik kültür ve ekonomi seviyesi yüksek, hak aramayı ve hesap sormayı bilen 130 bin kişi geliyor, devletten 13-14 bin kişilik pay alan bir belediyeye hesap soruyormuş. Asfaltı bozuyor, binlerce kamyon geçiriyor, çöp atıyor ve hiç bir şey vermeden hizmet istiyor. Reis Ali Yazgan perişan vaziyette. 190-200 sabit personele, yazın 60-70 personel ekliyor ve marinasıyla dünyaya açılan bir kapıdan Türkiye'nin sıkıntılarını geçirmemeye çalışıyor. Sadece ilçe pazarına 130-140 turist otobüsü yabancı müşteri getiriyor ve 50-60 kişiyle burayı yaşanabilir halde tutmaya çalışıyorlar. 1200 haneli "bankevler" den gelen sadece 50 milyar ama sadece çöp toplamak için giden 90 milyar. "Yozgat'taki bir ilçeyle aynı yasa uygulanarak yönetilirsek, biz nasıl hayatta kalırız ve ayakta kalırız ki" diye bana sordu Ali Yazgan. Ben de size!.. Efaristoparapoli Trabzonspor Aslında Trabzonspor'a şükran borçluyuz. Sıradan bir maçı iç sahada alınacak bir zafere çevirip, hepimize zafer çığlıkları attıracağı için teşekkür etmeliyiz. Ben "4" diyorum... Avni Aker'de arttıranın üstünde kalacak bir rövanş oynayacak Trabzonspor. İsminin tamamını söylemeyi mide bulantısına yeter gördüğüm Kıbrıs Rum Kesimi takımını parça parça edecekler. Şenol Güneş, takımı sadece kontrol edecek. Hatta bana öyle geliyor ki, durdurmaya çalışacak. Benim duyduğum kadarıyla futbolculara nasıl oynayacaklarını söylemeye bile gerek olmayan bir maça hazırlanıyorlarmış. Trabzonspor "imkansızı başarmaya" çalışmıyor. Çünkü Trabzonspor "imkansızı orada başarmıştı". Burada normal olan, eksik - gedik dinlemeden Anorthosis takımının üzerinden silindir gibi geçmeleri olacaktır. Önüme gelenle iddiaya giriyorum. Yarım yamalak bir Fatih Tekke, kör nişancıların kralı Mehmet Yılmaz, babalık sendromu yaşayan Gökdeniz, yabancı transferlerin verimsizliği bana "havagazı" geliyor. Sahaya çıkacak 11 tane "uşak" Kıbrıs Rum Kesimi takımını yarı sahasından çıkartmadan gerekli farkı yapacaktır. 4'ten sonra duracaklarını düşündüğüm için 4 diyorum. Çarşamba gecesi bizlere yaşatacakları büyük keyif için şimdiden onlara Yunanca teşekkür etmek istedim. İlk maçın şımarık ve haddini bilmez tavırları, Trabzon'da Trabzonsporlu oyuncunun üstüne binip yelken açtığı bir hırs rüzgarı olacak ve "Karadeniz çırpınacaktır". Aman haa... Karadeniz çırpınırsa ve rüzgar sert eserse, önünde kim durmuş ki, kıytırık bir Rum takımı durabilsin. Şövenistlikse "ben çarşamba gecesi bir şövenistim" kardeşim.... Kendi oyuncusunu transfer eden takım G.Saray'dan söz ediyorum. Son dönemde gerçekleştirilen bütün hamleler, geçenlerde de değindiğim gibi Nasrettin Hoca'nın kaybolmuş eşeğini bulması durumunda bıraktı G.Saray'ı. Zaten kendi oyuncusu olan Mondragon'u transfer etmek, zaten kendi oyuncusu olan Saidou'yu almak, zaten kendi oyuncusu olan Ümit Karan'ı takıma koymak, zaten kendi oyuncusu olan Suat Usta'yı acilen geri çağırmak, yeni transfer gibi yutturulmaya çalışılıyor. Gerets tutturdu ya, "sola adam lazım" diye. Ben buldum. Hem de çok ucuza alınabileceğini düşünüyorum: Doğu Perinçek!.. Bu arada Rizespor'un hocası Metin Yıldız, öz evlat ya G.Saray'a, bir kıyak yapsın artık. Rize'de sol ayaklı ve solda oynayan harika bir adam varmış. Adı da Hakan Ünsal'mış. Onu da geri versin de bitsin bu iş. 10 numara için Samuel Beckett'in beklediği gibi "Godot'yu beklemek" G.Saray'ın kaderi oldu. Yine de bakmayın İkinci Lig takımı Bursaspor'dan iki gol geldiğine. Bunun böyle olmadığını Levent Kızıl ve Raşit Çetiner'in el ele verip ayağa kaldırdığı Bursaspor'un, Everton'dan daha iyi bir takım olduğunu düşünürseniz daha kolay anlarsınız. Ancak Necati ve Ümit Karan gibi kör nişancıların hala revaçta olduğu G.Saray, çok fazla gol kaçırarak o pozisyonları hazırlayan adamların bir kez daha anasını ağlatmaya hazırlanıyor. F.Bahçe fena halde hazır F.Bahçe için "çok erken" hazır oldu diyebiliriz. Bu kadar erken yakalanan nokta, sezon için insanı ürkütmüyor değil. Burada Roland Koch'un marifetlerini taktir etmemiz gerekir. Ancak "Fener 5 dışarı, G.Saray 2 içeri" matematiğinden şimdiden şampiyon çıkarmak doğru olamaz ve zaten Daum da bunun altını ilk çizen insan oldu. Ancak Fener'in bu kadar erken hazır olması, diğer takımları açıkça korkutuyor. Fakat ligin ilk haftasında, F.Bahçe'nin diğer üç büyüğe göre kayıp ihtimali olan en fazla takım olduğunu düşünüyorum. Hayat takla atmaktır Almanya'da bir kongrede 2-3 yaşına kadar ana dillerini en iyi öğrenen çocukların Türk çocukları olduğu açıklandı. 800 dil bilimcinin katıldığı kongrede profesör Klann Delius Türkçe'yi lego taşlarına benzetmiş. Bu kadar önde olduğumuz bir konuda nasıl becerip de bozabiliyoruz Türkçe'yi, hayatın içinde takla atarak. Yeni eğitim yayasına göre fizik ve matematikten çakan, beden eğitimiyle not yükseltebilecekmiş. Çak geometriden, sonra git iki takla fazla at, ortalamanı beden eğitimi ile yükselt ve kurtar kendini. Bu kadar takla atarak sonunda futbolcu olabilirsen yırttın gitti. Ama olsan da olamasan da, sağlıklı ama içi boş nesillere doğru adım adım gitmiyor muyuz? Namuslu insanlar, lâakal namussuz insanlar kadar cesur olmadıkça... Daha çoook Ebru Şallı'lar haber okur.