Düzelmez ama alışırız!
18 Temmuz 2012 01:00
İnsanoğlunun alışmayacağı ve sürekli reddedeceği bir durum yoktur. Acıya, yoksulluğa, trafiğe, şikeye ve şiddete, en sevimli oyuncağının en tuhaf biçimde yönetilmesine hep olduğu gibi yine alışmaktadır...
Çok bilinen bir darbımeseldir ama ben yeni duydum ve henüz öğrendim.
Bir dede ile torun muhabbeti...
Torun: Dede, yoksulluk kaç gün sürer?
Dede: Evlat, en fazla 40 gün...
Torun: Peki... Sonra da bolluk gelir değil mi?
Dede: Yok evlat nerdee, sonunda alışırsın...
Alın bu muhabbeti, sportif âlemimizin herhangi bir yerine monte edin ve sonunda dedemiz hep alışacağımızı söylesin, şıp diye oturmaz mı?
İçerde verdiğimiz kararlar ve bunların ne derece kabul göreceğinden öteye, artık rakip olacağımız ülkeler bize başka bir gözle bakmaya başladı.
Avusturya, İsviçre, Hollanda gibi ülkelere yalvar yakar olduk ki, bir maç oynayıp hazırlanalım diye. Ne şartlar sürdülerse öne, "Kabul" dedik boyun kırarak. "Seyirci" dediler, "Tamam almayız" dedik...
Almanya ise "Seyircisiz bile olmaz" dedi, son maçı iptal edip yurda döndük burnumuzu çekerek ve arkamıza bakamadan...
Henüz alışıyoruz daha...
***
Biz bu sahnede rol almayı düşlüyoruz hâlâ...
Bize ülkesinde maç bile oynatmayan, bizi en azından futbol konusunda tamamen dışladığını hiç çekinmeden söyleyen ve uygulayan ülkelere Avrupa kupası veya milli takımın resmî maçları düzeyinde rolümüzü oynamaya gideceğiz...
Bizi istemeyen, bize "siz oynamayı bilebilirsiniz ama seyretmeyi beceremiyorsunuz" gözüyle bakan bir ülkenin bir takımıyla eşleşeceğiz.
Bu eşleşmeyi "siz zaten kirlisiniz" diye bizi UEFA'ya resmen şikâyet etmiş bir ülkenin bir hakemi yönetecek...
Biz de oynayıp kazanmaya çalışacağız...
Torun dedeye "Avrupa niye bize sırtını dönüyor" diye soracak ama cevap alamayacak, ardından "ne zaman düzelir bu durum" dediğinde ise "düzelmez ama alışırız" cevabını alacak.
Alın size felsefi bir futbol manisi...
Malum Ramazan ayına ulaştık çok şükür ve sokaklarda söylenecek sahur manilerine bir tane de ben ekleyeyim...
Kul fanidir yol mukaddes.
Elbet bir gün verilecek son nefes.
Ne makam kalıcı, ne heves.
Orta sahada tek adres
Manuel Fernandes...
Büyüklük yolu
Büyükler kendilerine bir yol seçtiler ve onu uyguluyorlar büyük kalabilmek için.
Galatasaray yeni bir 4 yıllık proje sahneye koydu ve uyguluyor. Amaç 4 yılın sonunda Avrupa'da "bir şeyleri" ve "tekrar" başarmış olmak. Ülkenin yeni bir "Hakan Şükür" olma ihtimali en yüksek ismini, Burak Yılmaz'ı bu işe soyunduruyor.
Fenerbahçe ise son yıllarda hiç alışık olmadığımız biçimde "daha fazla Türkçe düşünen ve oynayan" bir takım oluşturuyor. Hepimiz biliyoruz ki, o malum %1 ihtimalini gözetiyor ve guruplara kalacağı kesinleşince bu takımın içini anında ve daha sansasyonel biçimde dolduracaktır.
Beşiktaş daralıyor ve inceliyor.
İnceldiği yerden kopmaz inşallah...
Trabzonspor ise "büyümenin" yolunun büyüklerle sevişmek yerine onlarla savaşmaktan geçeceğini keşfetti ve saldırıyor. Haklılığı ile harmanlıyor haksızlığı... Kupasını istemek ile bir rakibinin lisesinin ne alakası var ise...
S-ÖZ: PİR SULTAN ABDAL
"Demiri demirle dövdüler biri sıcak biri soğuktu, insanı insanla kırdılar biri aç, biri toktu."
Kimseyi övmeyen, kimseyi kötülemeyen, kimseden yakınmayan, kimseyi suçlamayan insan olgun insandır. Epictetos, Sadri Başkan için söylemiş...