Top ortada yuvarlanana kadar her şey G.Saray'ın lehineydi. Dünden dolayı seyirci gaza gelmiş, yönetim de havaya girmiş. Rakip açık oynayan ve alan bırakmaktan çekinmeyen, maçın içinde sürekli rest çeken bir takım. Ancak hatalı bir kadro seçimi ve orta alandaki zafiyet, "topla iştigal etme oranını" Ersun Yanal'ın öğrencilerinin yanında tuttu. Bir de "duran top" meselesi var. İlk yarının tek golü de çok uzak kaldığı için duran topa gelemeyen Sabri'nin katkısıyla (!) gerçekleşti. Arda'nın Alex'in bir sene yaptığı ortalardan birini yapması ilk devrenin tek golünü getirdi. Gerekli çabukluğu gösteremeyen G.Saray, topun yere konduğu her pozisyonda, ki buna kornerler de dahil, her an kontra yemeye müsait. Dua etmeliler ki, Song ve Tomas iştahlı bir gece yaşadılar ve Mondragon'un önünü kolladılar. İlk yarıda görebildiğim tek gerçek, eğri geminin doğru sefer yaptığı oldu. Her şeyi yanlış yapan G.Saray, 1-0 önde girdi içeri... İkinci yarının başında Vestel Manisaspor, "Ancak daha iyi oynarsam beni yenebilirsin" mantığına uygun bir biçimde baskıyı kurdu ve topla daha çok oynadı. Ancak Ümit Karan'ın gol gecesi olduğundan, iki pası bir araya getiremeyen bir takım, iki golü bir araya getirmiş durumda girdi son yarım saate. 2-0 olunca inancını yitiren Vestel Manisaspor "yalandan" oynamaya başladı. Ondan sonrası iki dakikada bir gol pozisyonu ortalamasıyla geçildi ve G.Saray biraz daha dikkatli olsa, bir çuval gol atacağı maçı 4-0 kazandı. Ben bu farka rağmen ısrar ediyorum: "Eğri gemi doğru sefer yapmıştır..." G.Saray'ın sıkıntılarla süren oyunu, zirve ile kapanan puan farkının ilk fırsatta tekrar eskisi gibi açılacağını söylüyor bana. Çünkü orta alan kurgusu ve kısa boylu adamlara şuursuz yüksek top atmak, üstüne üstlük duran top sancısı hiç bir şekilde halledilemiyor. Bu da gelecek için umut beslememizi engelliyor. Üstelik Beşiktaş'ı ayağa kaldıran Vestel Manisaspor, G.Saray'ı da ayağa kaldırdı ama her hoca Ersun Yanal kadar müsamahakâr oynamaz.