Eli mecburdu

A -
A +

G.Saray'ın yakın çevresindeki tüm takımlar kazandığı için maça çıkarken "eli mecbur" olduğu gerçeği biliniyordu. Tarihinin en kötü dönemini yaşayan Denizlispor'un zaten "eli mecbur" olduğu için beklendiği gibi açık oynadığı ve oyunu çirkinleştirmeden, geriye de gömülmeden "kazanmaya" oynadığı görüntü eşleşti. Bu da G.Saray'ın işini kolaylaştırdı. Oynayan bir takıma karşı, iyi bir zeminde, meziyeti pas olan bir takımın ezip geçmesi gerekirdi. Oysa kaptanın kalenin pek kullanılmayan bir yerine yerleştirdiği harika kafa vuruşundan sonra bozulan Denizlispor değil, G.Saray oldu. Bütün bir maçı hep aynı hızla oynamak zorunda değilsiniz. 1-0'ın sonrasında sürekli top kaybı yapan ve direnci kırılan orta saha pas yapamaz olunca, en büyük silahını elinden düşürmüş oldu G.Saray. Yani bir eli mecbur, diğer eli boş... O bölümde Denizlispor eşitlik şansını umduğumdan fazla sayıda yakaladı ama kullanamadı. G.Saray da pas yapamadığı gibi, kontra çıkabilecek özellikleri kullanamadığı için top kayıplarıyla skoru sıkıntıda tuttu. Yediği golden sonra pas yapamayan ve pas yaptıran G.Saray, ikinci yarının başında "geliyorum" diye bas bas bağıran golü yedi. Durum haftanın tek kaybedeni olmaya doğru giderken, biranda tempoyu fişekleyen G.Saray, tekrar öne geçti ve aynı hatayı ikinci kez yapmayarak direncini sürdürdü. Bu direncin baş aktörü Mustafa Sarp, ikinci yarıda Ayhan'ın gelişiyle biraz rahatladı. Maçın en iyi adamı bence oydu. Burada Rijkaard'ın bir cinliğinden de söz etmek isterim. Son 20 dakika Madrid maçının provası gibi takımı santrforsuz bıraktı. Üstelik öne geçtikten sonra oyunu kontrol edemeyen takımına bir de mesaj verdi. Önde santrfor yoktu ve takım oraya top atamadığı için zorunlu olarak esas meziyetine döndü ve pas yapmaya başladı. O pas trafiği de oyunu ve skoru tutmaya yetti.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.