Evet, ama yetmez!..

A -
A +

Rijkaard ne yapmak ve nasıl oynamak istediğini anlatamamış olabilir. Oyuncular iyi anlatılamayan şeyleri yanlış anlamış da olabilir... Algılama problemi yaşanmış olabilir... Aylardır ayakları gitmemiş ve oyuncular Florya'nın "sevgisiz negatif enerjisi" nedeniyle iştahsız oturdukları sofralardan doymadan ve doyurmadan kalkmış olabilir... Takım sinerjisiz kalmış olabilir... Hagi "harika oyuncu-kötü hoca" durumundan "efsane oyuncu-iyi hoca" şablonuna dönüşmüş olabilir... Tugay gibi bir "dinamik" oyuncuların kalbine girmiş olabilir... Kadrodaki herkes Fenerbahçe ile Kadıköy'de oynadıkları için "yeni kimlik" çıkartmış olabilir... Ama bir tek şey olamaz... "Hocayı istemedikleri için bilerek oynamıyorlardı, şimdi oynadılar..." İşte bu olamaz... Young Boys, PAOK, Trabzonspor, Beşiktaş ve Galatasaray maçlarındaki hayal kırıklığını ıskalayan Fenerbahçe, Konyaspor ve Gençlerbirliği gibi kolay ve yumuşak rakiplere rahat ve kolay gol atan Fenerbahçe, kendisini şişiren medyasının tuzağına düşmüş olabilir... "Aşırı kibirden muzdarip" olmuş olabilir... Kendi sahasında kazanamayınca; o durumdaki rakibinin sevinmesini öne çıkaran burnu büyük kalecisinden başlayan bir kibre kaybetmiş olabilir... Bir gün sonrasının sabahı için iki haftadır hazırlanan internet geyiklerinin ellerinde kalmasına sinirlenmiş olabilir... Döverek yendiği maçları unutup rakipleri sert bulmak gibi bir sıkıntıya düşmüş olabilir... Mutlaka "hakem marifetiyle" yenilmiş olabilir... Ama bir tek şey olamaz... "Galatasaray kolu kanadı kırık geldiği Kadıköy'de daha iyi mücadele etmiş olamaz..." İşte bu olamaz... Veeee... Bu hafta "Süper Lig'in seçme ve yerleştirme sınavı" yapılacak. Fenerbahçe son "büyük" maçında, yani Bursa deplasmanında "efelenen" takımlara karşı kendini ve "hücumcularının savunmasını" test edecek... Galatasaray iç sahada ve Antalyaspor gibi bir "potansiyel tehlike" karşısında Hagi nedeniyle bir şeylerin değişip değişmediğini ve oyuncuların kendine gelip gelmediğini test edecek... Bakalım kimler "evet, ama yetmez" diyecek?.. Bunun cevabını bu hafta alırız ve ben de şampiyon olabilecek iki takımı söylerim size... ------------------------------------------------------------------ İspanya'dan hoca getirip kıyım yapmakta üstümüze yok. Del Bosque ile başladık, Aragones ile sürdürdük, İspanya'nın en baba takımlarını çalıştırmış olan bir Hollandalı Rijkaard'ı ve şimdi belki de bir Alman olan Schuster'i mahvetmek üzereyiz. Orası bize yaramıyor galiba... ------------------------------------------------------------------ Maç anlatmak zor iştir Gerçek "maç spikeri" unvanından söz ediyorum... Son derbinin ardından Melih Şendil'in üstüne geldiler, bana bile ulaştılar, o nedenle yazıyorum. Bir maçı "hakkını vererek" anlatmak 400 sayfalık bir kitabı bağıra çağıra bir buçuk saatte okumaya eşdeğer bir iştir. Ses ister... Türkçe ister... Topu bilmeyi gerektirir... En önemlisi yürek ister... Melih Şendil tüm ülke gibi, kendini ev sahibinin galibiyetine ve fazlaca golüne şartlamıştı, o nedenle Galatasaraylıların tepkisini aldı. Ama iyi maç anlatmıştı. 0-0'a ve ev sahibi takıma yenik düşmüştü. Onu öyle kolayca yedirmem... Amaaa... Mesela Beşiktaş-Porto maçını anlatan Gökhan Telkenar tek kelimeyle mükemmeldi o gece. Yenilen bir Türk takımı uğruna "yalan yere" bağırıp çağırmadı, hamaset yapmadı, izlerken bana yardım etti ve "ideal anlatımın" ne demek olduğunu gösterdi o gece... Sokaktan çevrilip maç anlattırılanlarla, yalandan çığıranlarla ise; hiç işim olmaz... "Matrix Huzur Evi" canlandı... Florya 10 yıl önce "Matrix yetiştirme yurdu" olarak bilinirdi. 10 yıldır eski Matrix'lerle idare ediliyordu... Rijkaard dönemiyle her biri birer Matrix olan Arda, Kewell, Elano, Baros, gibi isimler tekerlekli sandalye ile dolaşır olmuşlardı. Hagi geldi ve Fatih Terim'den bu yana "huzur evine" dönmüş olan, çok büyük isimlerin "emekliler kıraathanesinde" bekleşir gibi hafta sonu maçlarını beklediği bir mekana dönüşen Florya'da unutulmuş olan "kemik sesleri" duyulmaya başladı. "Matrix huzur evi" şimdi "anaokulu kadar" heyecanlı ve şenlikli... POST-İT Futbol Federasyonu acilen, disiplin ve ceza talimatnamesine bir madde koymalı. Şöyle olabilir: "Maçtan sonra üçlü çektirmek Fenerbahçe'ye aittir ve Ali Sami Yen'de yapılabilir. Kadıköy'de yapılırsa cezaya tabidir. Dövmeye kalkanlar raporlara yazılamaz..." S-ÖZ "Herkes alim olur da, muallim olamaz..." Bir Türk atasözü Erzurum... Erzurum Universiade tesislerini gezdim geçen hafta. Şapkam uçtu... Vali, belediye başkanı, Atatürk Üniversitesi rektörü el ele vermiş "Anadolu'nun tavan arası" olmaktan çıkarıp bir kış sporları cenneti haline dönüştürmüşler güzelim Erzurum'u... Üniversite Sporları Federasyonu Başkanı Kemal Tamer büyük emek vermiş ama genel koordinatör Bekir Korkmaz, sistem ve teşkilat adına orada yaşamaya çoktan başlamış olan Mehmet Kocatepe il müdürü eski atlet Fatih Çintımar'ın yüreklerine sağlık... 57 ülke şimdilik, 3000'den fazla sporcu, yüzlerce yabancı televizyoncu ve gazeteci gelecek... Finlandiya'dan sonra tek olan atlama pistinden Erzurum'un üstüne atlayacak olanları dünyaya anlatacaklar. Tabii Erzurum'u ve Türkiye'yi de anlatacaklar... Ne büyük nimet değil mi?. Beşiktaş, geçen sezona müthiş bir giriş yapan Galatasaray'a döner mi?.. Bir başka İspanya La Liga hocasını daha getirip dağıtmak üzere miyiz?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.