Ezildikçe sertleşir toprak…

A -
A +

Bayılıyoruz ortadan cart diye ikiye bölünmeye. İçimizi kanırtan bağrımızı yakan katliamdan sonra bile ‘o yaptı, yok bu yaptı’ diye ayrıma bile başladık. Nasıl ki bir maçın pozisyonları için herkesin ‘durduğu’ yere göre bir bakışı ve yorumu olabiliyorsa...
İnsanlar da fotoğraf gibi; Ne kadar büyütürsen, o kadar düşüyor kalite; diye bir söz vardır âlemde…    Ben de taktım şu kalite meselesine…
Gelin cumartesi gecesine, patlamadan az öncesine ve spor programlarına gidelim. Çünkü gerisini o vahşetin bilgilerini alabilmek için zaten izleyen de olmamıştır...
Bakın neler nasıl söylendi:
Ahmet Çakar: ‘Ya Bülent Yıldırım, bu nasıl penaltı, ayıp ayıp...’ paylaşımlarında.
‘İskoç Bülo’ bile dedi Bülent Yıldırım’a...
Muhittin Boşat: ‘Marcelo kaleci Harun’un ayağına ezme salata bile yapmış. Bülent Yıldırım da yemiş...’
Deniz Çoban: ‘Marcelo masum değil’ diyerek en kibarının etrafında dolaşabilmiş…
Tümer Metin: ‘Ben Marcelo’yu iki kere atarım’ diyor...
Serhat Ulueren ve Uğur Meleke hakemi beğenenlerden…
Erman Toroğlu: ‘Beşiktaş Kiev’de hakemle yandı, bugün hakemle yaktı’ yorumunda... Hatta daha da ileri gidip ‘Bülent Yıldırım eyyam yapıyor, artık bırakması lazım’a kadar götürüyor işi...
“Utan...”
“Yazık...”
“Sen nasıl hakemsin...”
En kabul edilebilir tarzındaki yorumlar...
Benim derdim görüşlerin farklı olması değil. Herkesin ‘durduğu’ yere göre bir düşüncesi vardır ve ona ekran ya da sayfa açılıyorsa oradan paylaşır, katılıp katılmamak size kalmıştır...
Olmadı sanal ortamdan paylaşırlar...
O zaman siz de deyin ki:
‘Alttan aldık yeteri kadar, bundan sonra herkese ederi kadar!..’

BENİM DERDİM SEVİYE... 
Bütün bunları yazarken ve söylerken incitmek, hakarete ulaşmak neden?
İşte onu anlayamıyorum…
Zaten ayrışıp kaostan beslenen bir topluma dönüştük; bari yıkıp yangın yerine çevirmeyelim ortalığı...
İnanın en ücra köy kahvesinde bile seviye daha yüksek...
Alçalmak ile çukura batmak arasında gidip gelen futbol analizleri, evlenme ve yemek programları düzeyinin bile çok altına indirildi maalesef...
Bütün çalışanları endişe içinde A Spor’un ki; Erman Toroğlu’nun ağzından canlı yayını berbat edecek bir sözcük çıkacak diye...
Cumartesi gecesi çıktı da...

“DOLMABAHÇE RUHU”... 
Belki de duydunuz...
Asrın eğlencesinden kafa göz kırmak gibi bir ayrışmayı yaşamanın ne kadar ahmakça bir şey olduğu üzerine yaşanmış bir hikâye...
Bursasporlu bir taraftar olan Çağıl Alperen Çörten, karşılaşma için İstanbul’a giden bir arkadaşının patlama sonrasında yaşadığı bir olayı sosyal medya hesabından şöyle anlattı:
“Arkadaşım Bursa’dan İstanbul’a otobüslerle geliyor Beşiktaş maçına gidiyor. Maç sonu ablasına gitmek için Bursa’ya dönmüyor ve oradan atkısını içine saklayarak ablasına gitmek için çıktığında patlamalar oluyor ve bir kuytu köşeye sığınıyor. Korkudan atkısının dışarı sarktığının farkına bile varmıyor. Bunu gören Beşiktaş taraftarları, arkadaşımı alıp karnını doyurup ‘yatacak yerin var mı?’ diye sorup ablasının evine sağ salim teslim ediyorlar. Bundan sonra Beşiktaş düşmanlığı benim için bitmiştir. Aramız bozuk kanımız değil...”
O gün toprağa verdiğimiz ‘Yenikapı ruhu’ denilen kavramın aslında karşımıza dimdik ‘Dolmabahçe ruhu’ olarak çıktığının kanıtıdır bu yaşanan olay...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.