Beşiktaş taraftarının elin İspanyolu'nu bir yana bırakıp kendi göbeğinden çıkardığı Samet'e sövmesi ağrıma gitti. Yapabileceği en büyük saçmalığı yapıp maç kazanan Daum'un dahiliği de ağrıma gitti. Beşiktaş'tan korkan ve ona gol atamayan tek hoca unvanını halen koruyan Hagi hoca da ağrıma gidiyor. Yabancılara kul köle olmak ağrıma gidiyor. Fikrimin gülü bayağı incelmeye başladı. Koptu kopacak gibi. Kim kime, Daum Daum'a Daum yapabileceği bütün saçmalıkları yapıp da maç kazanabilen, tanıdığım tek hoca. Bir çok örnekten biridir G.Birliği maçı. Erdoğan hoca maç öncesi tüm planlarını yapıyor. Skora ve maçın gidişine göre beklediği bir ton hamleyi de karşılamaya hazır, takımının çapına göre önlemlerini de alıyor, kendi çapına göre de karşılık veriyor tüm ihtimallere. Ama Daum'un yaptığı şey "beklenmeyeni yapmak" şeklinde oluyor. Futbolun normlarına göre net bir saçmalık sergilese de, rakibin yolunda giden dengesini bozmayı başarıyor. 3'lü, 4'lü forvete çıkıyor, iki kanada iki etkili isim sokuyor, sıkı markaj ve baskı altında oynayan rakip oyuncuya bir anda "artık sen beni kovala" tavrını koyuyor. Savunmayı azaltıp ileri taşıyor. Rakibin çıkarken kaybedeceği toplara oynamaya başlıyor. Şaşırtıcı ve beklenmeyen hamleler planlıyor. Üç oyuncu birden değiştirebiliyor. Ve tabii ki kazandığı için haklı oluyor. En ufak kaybında arkasından teneke çalınacak, yerin dibine sokulacağı gelişmeleri oyuna sunuyor. Büyük düşünüyor... Vincente Del Mosque Yanlış yazmadım. Bosque'den Mosque yapmak, G.Saray Lisesi'nden has Beşiktaşlı bir sınıf arkadaşımın esprisidir. Mosque Fransızca'da cami anlamına gelir. Beşiktaşlılar da Del Bosque'yi cami avlusunda bulunmuş gibi yorumluyor artık. Kendi sahasındaki ilk maçında G.Saray'a tek forvetle oynayıp korkuyor Del Mosque. Rakip korktuğunda da saldıracak gücü yok. Ankaraspor'a karşı 2-1'lik avantajı koruma telaşına kaptırıyor kendini. Forvetlerini alıp, Çağdaş'la çağ dışı bir savunmaya başlıyor. Zaten 1-0'dan sonra 2-1'i rakibi döverek elde etmiş. Del Mosque korkudan terlerken, emek vererek terleyen Samet'in çocukları önemli bir ders verip ayıbını gösteriyor Beşiktaş'a. Ama anlayan kim?.. Ver yansın Samet'e ana-avrat küfür.. Daha önce Real Madrid'i çalıştırdı, tamam. Ama başka kimi çalıştırdı söyler misiniz? Kendini başka hangi takımda sunabilmişti hatırlıyor musunuz? Sezon başından beri hiç bir maçın hiç bir yerinde Beşiktaş'a çare üretemedi. Real Madrid'te ise çareyi sahadaki yetenekler kendi sinerjilerinden, yani kendi içlerinden üretiyordu. Maçın kötü giden bir yerinde Zidane, Raul'a fısıldar ve "arka direğe git, ilk topu sana keseceğim" der. Sonra da 40 metre öteye, tam kafasına kondurur. Figo, Roberto Carlos'a "arkamdan bindir, ben içeri yürüyorum" der ve rakibi ordan gebertir. Çok sıkışınca Portillo'yu oyuna alırlar ve bir yerine çarptırıp golü bulurlar. Bunları Del Bosque mi yaptırıyor sanki? Scolari'yi arka direğe kim gönderiyordu? Versen o Real Madrid'i Yılmaz Vural'a da hoca görsen!.. Bizimkiler Ligi kasıp kavuranlar, Ziya Doğan, Rıza Çalımbay ve Samet Aybaba.. Üçü de Beşiktaşlı.. Üçü de Çarşı'dan küfür yiyor.. Hepsi yeni takım kurdu ve ağlamadan yürüyorlar. Üstelik Vicente Del Mosque'nin yanında üç otuz paraya. Ümit Kayıhan, Giray Bulak gibi isimler cabası.. Şaban Yıldırım, Reha Kapsal gibi isimler de bu işin bounusu.. Fikrimin gülleri inceden fidan ve birbirine dolaştı yine feryat figan.. Sana baktım ayı gördüm!.. Dil Bayramı geldi geçti de, Dünya Alzheimer Günü kadar ilgi çekmedi. Geçenlerde üç kadim dostum, Gülgün Feyman, Bülent Özveren ve Atilla Sarıkayalı bir manifesto yayınladılar. Dilimizin perişanlaştırıldığına dikkati çekmek istediler. Orada olmak ve destek vermek isterdim. Ama onlar biliyor ki, dibine kadar yanlarındayım. "Kârımızı paylaşmak" ile "karımızı paylaşmak" arasında gidip gelen yazım diliyle, tonlama bilimi örnekleri gırla gitmiş orada. Bu arada âyâlim ve hayat arkadaşım Semam da bir tane eklemez mi? "Toka takmak" ile "tokat atmak" arasındaki artikülasyon eksikliğinde ortaya çıkacak anlam kargaşasını vurgulamaz mı!. Sonra da yüzüne geğirir gibi kızgın bir EDAYLA, SAMAAA! diye güzelim kelimeyi söyleyemeyenlerin örneğini vermez mi!. Arkadan bir de dize gelmez mi!.. Dize gelecek birisi olacak, hatta yakında diz üstü çökecek. Ama benim kastettiğim şiirden dize!.. Aya baktım seni gördüm, sana baktım ayı gördüm!.. Ne kadar zor değil mi tonlaması? Ayı dedim de aklıma geldi.. Bu gece dolunay ve ayın ziyası riyasız aydınlatacak ortalığı. Haa bu arada hatırlatayım. Kararımı değiştirdim. Sağda solda korkudan sözettiğin için kendi sonuna geldin. Bu nedenle verdiğim sözden cayıyorum ve mâlum şahsı, yani seni, yani Riya Bey'i bu ülke için asli görevini yerine getirmeye gönderiyorum. Çarşamba gecesi onun için son gece olacak. Hani bayrak, sınır, vatan filan deriz. Sen de bunlardan bolca söz edersin. Mangalının külü uçuşur havalarda. Ama bilesin ki; Perşembe'den sonra sayemde askersin Ülkene biraz hizmet et, daha ne istersin? Ülkemden öte! Cem Papila galiba şu anda en iyisi. Kötülerin iyisi değil. Ülkemden öte tek hakem olarak en iyisi. Benim yıldızım İsmet Arzuman'dı ama Papila çoktan solladı gitti. Papila'dan derbi seyretmek şu an için en önemli futbol gösterisi gibi geliyor bana. Diğer umutlandığım bir kaç genç isim çoktan sisteme alet olup idare-i maslahat peşinde koşmaya başlamışlar. Henüz yoldan çıkaramadığımız bir tek Papila kaldı. Allah nazardan saklasın. Bir koyup, üç almak! Yoo puan hesabı yapmıyorum. Tita, Vederson, Jaba ve diğer bir kaç ismi kastediyorum. Neden küçük alıp büyük takıma koymayı büyüklüklerine yakıştıramıyor kendilerine büyük diyenler. Koskoca Ronaldo, ondan daha büyük Romario, PSV Eindhoven'lardan gelmedi mi? Ajax nasıl yaşıyor yıllardır? Çünkü onların düşünceleri büyük, burunları değil!