İsmail Kartal dedi ki:"Çok yoğun bir maç trafiği içindeyiz. Bu kadar çok maçı üst üste oynayacak bir kadromuz olduğu için onlara güveniyorum..."
Oysa Trabzonspor Napoli ile Beşiktaş da Liverpool ile boğuşurken sakatları tedavi olan ve Samandıra'da zevkli bir çift kale yapan bir takımın başında kendisi...
Yıldırım Demirören dedi ki:
"Biz futbolu iyi yönetiyoruz. Kurullarımız özgürdür. Çok başarılı olduğumuza inanıyorum..."
Türkiye, Ekvator Ginesi gibi toplam nüfusu 650 bin olan bir ülkeye bile geçildi.
Seneye şampiyonumuzun bile ön eleme oynayarak Şampiyonlar Ligi'ne katılması söz konusu...
Ayrıca...
Antalyaspor'u Antalya'da mağlup eden Orduspor'u Antalya seyircisi alkışlarken bazı futbolcular da forma değişimi talebinde bulunmuş Ordusporlulardan.
Aldıkları cevap şöyle:
"Sezon başından beri aynı formayla oynuyoruz. Tek formamız bu. Veremeyiz..."
Başkan "futbol değerlerimiz her gün daha iyiye gidiyor" demişti de...
Yarsuvat'ı dinlerken...
Duygun Yarsuvat Başkan içten ve açık konuştu. Aslında televizyon diliyle yılda bir iki kez ancak gerçekleşebilecek bir 'başkan ağırlama' pozisyonu heder edildi ama yine tahammülün sınırlarını zorlayarak izledim.
Programcı diliyle koca bir TIR, ehliyetsiz bir sürücüye teslim edilmişti ve başkanın karşısında yetersiz bir mikrofon ayağı vardı sanki.
Anlatılanların içeriğine gelirsek...
Verimliydi...
Barışçıldı...
Yakıştı 'batıya açılan pencere' felsefesine...
Liseli ve lisecilerden tutun, Ergin Ataman ve Prandelli konularını bile karnından konuşmadan cevapladı başkan...
Gerçi; soru yoktu ortada ama yine de anlattı başkan...
Bana göre en önemli bölümü ise sermaye artırımı konusuydu. 25 Şubat 2015 tarihinde sermaye piyasasının koyduğu yasağın kalkmayacağını ve o tarihten sonra sermaye artırımının yapılacağını ve hisselerin genel kurul üyelerine verileceğini açıkladığı bölümdü.
Biraz 'güme gitti' gibi geldi bana ben sunan hanım arkadaşımıza rağmen alacağımı aldım neticede.
POST-İT
Geçen seneki hocasıyla bir takım 'bina' eden Beşiktaş en önde, başladığı hocasıyla devam eden hemen arkasında, hoca değiştirmiş olan da peşlerinde...
Hani hep 'istikrar' deyip dururuz ya...
Ama üçüncü olan da hoca değiştirmeseydi şayet; an itibariyle ilk sekizde bile olamazdı...
O da bir başka gerçek...
S-ÖZ:
"En büyük cezaevi; cahil bir insanın kendi kafasının içidir..."
(MONTAIGNE)
Verilmeyen ve verilmeyen; ya da verilemeyen ve verilmesi şart olan penaltı ve kartlardan sonra ligimizin 'manipüle' edildiğini açıkça düşünmeye başladım...