------------------ Türk futbol ailesi çok ilginç bir yol ayrımına geldi. Galatasaray Başkan Yardımcısı Adnan Öztürk'ün vurguladığı gibi "ahlak ve para" arasında bir seçim yapmak zorundadır artık. Gelir kaybından korkarak karşılıklı restler çekmek uğruna kurban oluyoruz ahlakî erozyona... ------------------ Ahlak, dürüstlük, dik duruş ve onur... Bunların hiçbiri çalışarak olmuyor... Bunları "para" ile satın alamıyorsunuz... Üzerinde çalışmadan ve düşünmeden bir yasa yapıp, sonra bunu kırpa kırpa doğruyu bulmaya çalışmak için çabalayan futboldan bihaber insanlar, sonunda esir düştüler geleceğin kaybına. Futbol Federasyonunu özerk kılıp, ardından da "Kulüpler Birliği ile kopartılmadan büyümek zorunda kaldığı göbek kordonuna" bağımlı kılmak en başından sistemin en büyük yanlışıdır. Sonraki yanlışlar, yanlış iliklenmiş bir gömleğin düğmelerini tamamen açmadan düzeltmeye çalışmak gibidir artık. "Pandorra'nın kutusu" açıldı artık... Eleştirenler artık birer Promoteus... Düşünün ki "Hitler yanlış yaptı demek yasak" diye bir ferman var ortada ve biz doğruyu, dürüstü, ahlaki birkaç kırıntıyı arayıp bulmaya çalışıyoruz... Adnan "doğru" dürüst!.. İhanetle, Türkiye'yi UEFA'ya gammazlamakla suçlandı... En kolay yoldan vurdular... Evinize hırsız girse, mahalleli kılını kıpırdatmıyor diye karakola gitmez misiniz? Bu bir suç mu? Kaldı ki; gitmedi, sadece uyarıp duruyor... Tırnağı kesemezsek eli, eli tedavi edemezsek kolu, kolu kesemezsek vücudu kaybedeceğimizi söyleyip duruyor. Ve asla "ille ceza verin" demiyor. Sadece "reflekslerimizi namusluluk ilkeleri ile paralel olarak kullanalım" diyor... "Başkalarını bilemem ama Galatasaraylılık duruşu, paradan önce ahlakı, menfaatten önce ilkeleri tercih etmeyi emreder" diyor... Bu mu kabahat? Eğer bu kabahat ise, en büyük kabahatli ben olmaya razıyım... 20 milyon Galatasaraylı tepeden tırnağa kabahatli olmaya razı... Ahlak sükût ederse... ...İşte o zaman yandık. Kulüpler Birliği denilen menfaat silsilesi tersini dayatıyor ama... Topraklarında futbol oynanan ve entegre olduğumuz 30 Avrupa ülkesi ve 222 Dünya ülkesi arasında "şike ve rüşvet" karşılığı küme düşme olmayan tek ülke olmamızı dayatıyor ve bunu "oyunu oynatan" kumar salonu sahibinin kabul edeceğini sanıyor. Ankaragücü'nün üç oyuncusunun sözleşmeleri feshedildi. Biri yabancı ve çatır çatır hakkını alacak. Peki... Aylardır evlerine ekmek götüremeyen Uğur ve Özgür ne olacak? Kulüpler Birliği anlaşıyor ve bu Türk gençlerinin hiçbir Süper Lig takımı tarafından transfer edilmemesine karar veriyor? Bunu eleştirmek ise yasak... Yani "Hitler suçluydu" diyemeyeceksiniz... "Borçlarımızı affedin yeter..." "Küme düşme kaldırılsın..." "Uğur ve Özgür"ü kimse almasın..." Bu mu ilke?.. Bu mu ahlak?.. Bu mu insanlık?.. Para mı? Ahlak mı? Galatasaray yalnız değil... Bazı kararlara "şerh" koyacağını camiasından aldığı yetkiyle açık açık söyleyen Adnan Öztürk'e benim ekleyeceğim bir "duyum" daha var. Galatasaray bu konuda yalnız değil... Bursaspor ve Trabzonspor da benzer ilke savaşçısı durumuna yakın duruyor. Ahlakı seçmek konusunda "başkan&başkan" olan Beşiktaş bile aynı saflara geçebilir. Benden söylemesi... Temel fıkrası gibi Normal akış, Şampiyonlar Ligi'nden elenip üçüncü olarak UEFA Avrupa Ligi'ne devam etmektir. Trabzonspor'da onu yaptı... Ama daha önce Şampiyonlar Ligi'nden elenmişti zaten.. Temel fıkrası gibi... Şampiyonlar Ligi'nden bir sezonda iki kez elenen ilk takım olarak tarihe geçtiler... UEFA'nın en kıymetli mal varlığının tarihinde ilk kez oluyor bu. Şimdilik kurtuldular Benfica ile bir kez daha eşleşmekten. Ama ya kurada Athletic Bilbao'yu çekerse? Ya Spartak Moskova çekerse Emenike Türkiye'ye gelebilir mi?.. Bizim sistemsizliğimiz UEFA'nın en değerli ürünü Şampiyonlar Ligi'ni de maymun etti anlayacağınız... S-ÖZ: (Bir Türk Atasözü) "Kurt köyünü de, tüyünü de değiştirir ama huyunu değiştirmez..." Seçtikleri ve her istedikleri an devirebileceklerini bildikleri bir mekanizmadan çekinmelerini ve onun koyduğu kurallara uymalarını beklemenin dünyada bir benzeri yoktur...