Çok basit bir oyun bu futbol. Kim zorlaştırırsa, rakibinin işini kolaylaştırır ve böyle bir galibiyet ancak "ihtimâl hesaplarına" bağlı olarak alınabilir. G.Saray da, "klasik" oynamaya kalktığı zaman seyredeni de oynayanı da sıkıyor. O klasik düzende şablon aynı ama oyuncular farklı olsa da, ezberlenmiş bir düzen dökülüyor sahaya. Özgürlükleri son derece kısıtlı, "sürpriz ve beklenmedik hamleleri" hiç olmayan G.Saray da bekleneni yaptığı sürece futbolunun tadını kaçırıyor. Hiçbir takıma rakip toparlanmadan hücum edemiyor sarı - kırmızılılar. İşin kötü tarafı, rakip toparlandıktan sonra ise hiç hücum edemiyor. "Araya oynamak" olmadığı gibi, kalabalığa atılan şişirme toplar rakibin işine yarıyor. Çünkü "oyuncu eksiltmede" çok zorlanıyorlar ve dün gece de farklı değillerdi. "Rakibin yarım saha oynadığı ilk yarıda" Ribery sağda, Sabri gibi oynamaya mâhkûm edilmişti.. Ayhan, Hasan Şaş'ın az top tutanıydı o kadar.. Kolayı zorlayan Ribery'den ve yalandan koşmayan tek adam olan Kabze'den başkası yoktu. Tam devreye sıkıntılı giriyorlardı ki, Ayhan'ın "pas verecek kimse bulamadığından" mecburen attığı şut gol olunca sarı-kırmızılar 45 dakika "ağız tadıyla bir gol bile kaçıramadan" 1-0 önde girdi içeri. İkinci yarıda ev sahibi biraz da arkayı açarak "tam saha" oyuna girmeye çalışınca misafir takım Ayhan'ın açtığı kapıdan girdi tura. İşte o andan itibaren futbolun matematiğini ve en basit iki denklemini çözüverdiler: "Gol olması için topun çerçeveye vurulması gerekir. Ayrıca rakip kaleye gitmenin hep kestirme bir yolu vardır." Ribery'den başka bu yolu bilen yok... İkinci yarıda bulduğu boş alanlara en kestirme ve basit yoldan dalışlar yapan Fransız, ikinci gol için bir hayli üretimde bulunduğu gibi takım da sürekli şut denedi. Ancak denemekten öteye geçemedi. Fakat çok zorlu bir derbi öncesi ligde 2-0 yenildiği sahadan turla çıkmayı başardı. G.Saray'ın dün gece kupada keşfettiği formülü tam olarak şöyle özetlemem gerekir: "Basit, kolay ve kestirme bir yoldan rakip kaleye gidip, gol olması için kaleye doğru vurmak gerekir." Futbol bu işte!.. Diyarbakırspor ise fizik gücü oranında direndi ve rakibin ikinci golünden bir çok kez kurtuldu. Üstelik sonlara doğru Yunus'la bir de şans buldu ama G.Saray Türkiye'nin en çok Türkiye Kupası kazanan takımı olarak nedense bu "kupa işine" her zaman daha yakın oluyor.