Galatasaray düğümleri...

A -
A +

Galatasaray'ın durumu hiç iyi değil... Bu gerçeği herkes kabul ediyor ve işin vahim tarafı 'dayanılmaz bir iletişim sorunu yaşayan camia kendini anlatamıyor. Durum da gittikçe bir sarmala dönüşüyor…

Bir hikâye vardır...            Annesiyle ilgilenmek zorunda olan ve kedisinden de bir türlü ayrılamayan biri vardır ve hayatını bunlara adamıştır…
Yıllardır tatil yapmamıştır. Sonunda arkadaşları bastırır, ısrarla tepesine binerler ve tatile çıkmaya ikna ederler. En samimi arkadaşına kalanları emanet ederken de şu tembihleri yapar:
"Bak arkadaşım... Sana güveniyorum... Anneme günde iki kere telefon et, bir kere de uğra ve bir eksiği olup olmadığını sor. Kedimi de günde iki kere doyur ve 10 dakika sev, bana yeter..."
"Merak etme" sloganlarıyla uğurlanır ve bir hafta sonra yüzüne renk gelmiş, bronzlaşmış ve çok sıhhatli bir biçimde döner ve arkadaşı onu havaalanından alır...
Bizimki hemen sorar:
"Kedim nasıl?"
"Öldü" der arkadaşı...
Bizimki yıkılır ve başını sağa sola çarpar ağlayarak. Biraz sakinleşince de şöyle der:
"Yahu sen ne biçim adamsın, böyle mi söylenir bu?"
"Eee nasıl söyleyecektim ki?.."
"İnsan kedin yumakla oynuyordu, yumak koltuktan yuvarlandı. Kedi peşinden koşmaya başladı, balkon kapısı açıktı, yumak aşağıya düştü, kedi de onu yakalamak isterken aşağıya düştü, kurtaramadık falan der…"
Sonra ekler gözyaşları arasında:
"Peki, annem nasıl?"
Arkadaşı biraz durur, düşünür ve sonra başlar anlatmaya:
"Vallaaa, annen yumakla oynuyordu…"
CAMİA YUMAKLA OYNUYOR 
Galatasaray şimdi ne yapacak?
Galatasaray'ın durumu da hikâyeden farklı değil...
UEFA bırakın kendi cebinden para koymayı, öz mal varlıklarını satıp gelir-gider dengesini sağlamayı bile kabul etmiyor. 
Yani çare para üretmek, para bulmak değil...
Diyeceksin ki, o zaman forma alalım, ürün alalım, kasayı şişirelim ki, bir sonraki yıl rahatlayalım.
Ne yazık ki, o da olmuyor.
UEFA gelir-gider dengesinde sadece futboldan gelen kazançları dikkate alıyor.
UEFA veya Şampiyonlar Ligi'nden gelen paralar, futbolcu satışından elde edilen gelirler, gişe hasılatları dikkate alınıyor ama bu yoldan sağlanan girdilere itibar etmiyor...
Parasal denge sadece net ve somut gelirlerle sağlanıyor.
Buna bir de yarıştığı(!) rakiplerinin aldıkları penaltılara ve kendisinin tabanı yemekten kaçınan kalecisine baktığınızda durumu daha da net görebilirsiniz…
Kaldı ki...
Artık yarıştığı rakipleri önündekiler değil, içinde bulunduğu gruptaki takımlardır…
Çünkü Avrupa'dan men cezası gelirse bunu ödemek için önce Avrupa'ya gidebilmek şartını yerine getirmek gerekiyor...
Gidemezsen ceza bir yıl sonraya kalıyor...

POST-İT
Kış en fazla Beşiktaş'ı vurdu...
"TFF'ye statlarla ilgili çağrıda da bulunan Beşiktaşlı yönetici Metin Albayrak, 'Sadece şunu söylemek istiyorum, artık bundan sonra stat koşullarıyla ilgili olarak TFF olmazsa olmazları istemek zorunda. Bunlar ne olabilir, mesela ısıtma. Bu kadar para harcanıyorken, stat kriterleri de üst düzey olmalı' dedi" diye başlayıp bitiyor haber...
Nerdeee…
Federasyonun böyle bir ayrıntıya girecek ne mecali var, ne de vizyonu...

S-ÖZ: 
Başkası düştü mü “çürük tahtaya basmasaydı” deriz. Kendimiz düşünce, bastığımız tahtanın çürük olmasından şikayet ederiz. 
            (Cenab Şahabettin) 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.