Garibe bir selamı bin altın değer...
27 Mayıs 2009 01:00
Bugün "parasızlık" konusunda yazmak istiyorum. Sevimsiz bir konu olmasına rağmen, etrafımız "krizden etkilenenler" tarafından kuşatıldığı" nedeniyle kendimi zorunlu hissettim. "Krizi bahane edenler" ile "krizden geçinenler" birbirine karıştı. Krizin kerizi ise son günlerde tekmeye kafa sokan futbolcular olmaya başladı. Düşen düştük diye, şampiyon olan da zaten olduk diye bahaneler uyduruyor ve bizlerde seyrediyoruz. Garibe bir selamı bin altın değer...
Değil... Öyle olmuyor işte... Futbol aleminin en "gariban" kesimini oluşturanlar, üst düzey oynamayan futbolcular. Üst düzey oynayan da başkanın tepkisinden dolayı ödeyemediği Ferrari'sinin taksitinden muzdarip ama alt kategorilerdekiler çocuğuna mama parası bulamamaktan şikayetçi.
Uruguay'ın Nacional takımında oynayan Abdon Porte'yi bilir misiniz?..
Dört yılı aşkın bir süreyle ve iki yüzü aşkın maçın ilk 11'inde oynamıştı. Hep alkışlandı. Taraftarın adını haykırmaktan çılgına döndüğü bir futbolcuydu.
1914-1918 arasında tam bir yıldızdı...
O zamanlar futbolcular köle muamelesi görülür, futbol oynayanların başka bir işi beceremediği için futbol oynadığına inanılırdı.
Sözleşme diye bir şey bilinmiyordu. Söz verilir ve ya tutulur ya da tutulmazdı.
Bir gün kendisine söz verilen parayı istedi. Ev alacaktı.
Vermediler. Israr edince takıma almadılar.
"Formsuz" dediler, sonra da "sakat..."
Taraftara ihbar ettikleri için Nacional'ın tutkulu taraftarı onu arıyor ve hesap soruyordu. O ise 1918'in medyasına derdini anlatmak imkanına sahip değildi.
1918 yazı sonunda Nacional takımının sahasına sabahın ilk ışıklarında gelen bir görevli, orta yuvarlak içine uzanmış yatan birini gördü. Yaklaştığında ise bir kan gölü içinde yattığını fark etti.
Biraz daha yanına sokuldu. Baktı ki Abdon Porte, Nacional takımının sahasının orta yerinde kafasına bir kurşun sıkmış olarak yatıyor.
Elini sıkı sıkı yummuş olarak yatıyor. Avucundan taşan bir beyaz kağıdı açtı ve okudu:
"Sakat değilim ve açım..."
Bu gerçek tam 91 yıl sonra hâlâ daha karşımızda dimdik durmuyor mu?..
Diyarbakırspor Başkanı maçlarının 90 dakika olarak ve tamamıyla TRT ŞEŞ'ten yayınlanması için verdiği yoğun mücadeleyi lige çıkmayı başaran oyuncularının parasını vermeye yöneltmemeli mi? Federasyon önümüzdeki sezon lisans çıkarma iznini vermeyeceğini bile deklare etti. Diyarbakırspor'un en önemli meselesi para değildi karnı aç şampiyonların maçlarının TRT ŞEŞ'ten 90 dakika Kürtçe yayınlanması mı olmalı?..
Adıyamanspor'un yıllardır muhteşem bir başkanı var. Tek başına takımı ayakta tutmaya çalışan bir isim. Bir çekilse yöre futbolsuz kalmayacak mı?..
Urfaspor yönetimi geçtiğimiz günlerde Avrupa'da yardım topladı ve borçsuz bir kulüp haline dönüp alacağı olmayan futbolcularla gitti play-off finallerine. Elendi ama borcunu temizledi güç bela.
Çorumspor tam 37 hafta 'maç başına'larını alamadığı için finalde oynamayı reddeden oyuncularından muzdarip değil mi?.. Onlar değil mi, çocuğuna süt parası olmadan play-off'lara kadar gelen ve sonra da paralarını vermemek için kadro dışı bırakılanlar. Onların hepsi birer Abdon Porte değil mi?..
Kocaelispor değil mi baştan takım kuran, hatalı yönetilen ve Turkcell Süper Lig maçına santrforu Murat Hacıoğlu'nun kokoreççi dükkanının göğüs reklamı ile çıkan?..
Federasyon'un kulüp yöneticileri ile değil, sözleşmesi kendilerine intikal etmiş futbolcularla muhatap olma zamanı gelmedi mi?..
Sahası yeterli olmayanı lige almamak, borcu olanı küme düşürmek zamanı değil mi?..
En azından borcu olana yayıncı kuruluşun veya iddaa gelirinin parasını ödememek ve yeni "parasını nasılsa vermeyeceği adamları transfer etmesine" engel olmak zamanı gelmedi mi?..
S-ÖZ
"Dilden gelen elden gelse, her yoksul bir bey olur..."
Bir Türk Atasözü
"Takımına sahip çık"
Bu bir kampanya adı.
Adanademirspor'un eski şaşaalı günlerine dönmesi için düzenleniyor. En azından Karagümrük veya Aydınspor gibi muazzam camiaların amatörlüğe düşmesi gibi sıkıntıların önüne geçmeyi amaçlıyor.
Bu perşembe gecesi Adana'da bir ilk gerçekleşiyor ve ben de orada olacağım.
Tam 4 kanal ortak yayına geçecek, internet ortamından ve uydu yayınla tüm dünyadaki Adanalıları buluşturacağız. Müthiş bir şov ve Adanademirspor'un çok zarif başkanıyla birlikte Adana'yı ayağa kaldıracağız. Üstündeki ölü toprağını, şöyle bir silkinip atmasına öncülük edeceğiz.
Adanademirspor'u, Onursal Başkan Aytaç Durak'ın desteğiyle Süper Lig'e doğru bir yolculuğa başlatacağız. Tek adama yaslanmaktan kurtaracağız.
Perşembe gecesi yayıncılık tarihinde bir ilk gerçekleşecek ve bendeniz, yine bir "ilk" yapmanın parçası olacağım.
İzlenimlerim haftaya...
Bombalar havada uçuşuyor
Transfer sezonu daha ligin bitmesini beklemeden başladı.
Daha doğrusu anlı şanlı medyamız, daha ligi bitirmeden dünyanın en ünlü yabancılarını ikişer üçer getirmeye başladılar Türkiye'ye.
Daha hocaları belli olmadan yıldızlar havada uçuşuyor.
Kimin nereye katılacağı belli olmadan hedefini göremeden dünyanın pahalı ve ünlü oyuncuları getiriliyor.
Sonrası çok kolay.
Her takım için ortaya atılan 20 isim ortalamasından biri tutar.
Biz de "haberi ilk veren" olduğunu iddia edecek en az 5-6 gazetenin spor sayfalarıyla gurur duyarız.
Ben bu filmi 40 yıldır seyrediyorum ve bıktım.
Sabah kalktığında, bir futbol takımı yöneticisinden daha ateşli bir şekilde "acaba bugün kimi alsam" diye kafa yoran acar muhabirlerin sezonu başladı hayırlısıyla...
Post-it:
Kusura bakmayın ama en fazla benim, "ben demiştim" demeye hakkım var.
Kayıtlarda duruyor.
Kasım sonunda Mustafa Denizli gerçekleşirken "Beşiktaş şampiyon olur" dedim. Yusuf alındığında "kesin şampiyon" dedim.
İkinci yarı başında, Bülent Uygun konuşmaya başladığında ise "Beşiktaş ve Tarbzonspor ilk iki olur" demiştim.
İster misiniz, haklı çıkayım...
Ben "gelmesi muhtemel" olanlar için hayal kurmam. Ama gitmesi muhtemel Aragones ve Lincoln için çok mutluyum. İkisinin de kariyerini sabaha kadar tartışırım çünkü