G.Saray, Samsun'da bir ışık yakmıştı. Ya da biz öyle sandık. Beşiktaş karşısında aydınlatmaya başladığını gördük ya da yine aldandık. Oralarda Bülent Uzun ve Ali Aydın'ı geçememiş, ama "kaynaşmadan dayanışmaya" bir yolculuk farkedilmişti. Dün Ankara'da bu yolcuğun oyunda değil çıkması muhtemel kavgalarda gerçekleştiği görülmüş ve galibiyet için yardımlaşma yerine bir kişinin kavgasını takım halinde yapmak gibi bir tuhaf birliktelik sergilenmeşti. A.Gücü'nün açık ve süratli oyununa aynı biçimde karşılık vermek isteyen G.Saray, önemli iki sıkıntı gösterdi. Dörtlü defans kurgusu ve "çizgi duruşu" tercih edildiği için sürekli arkaya kaçırılan Umut, problem oluyordu. Oysa ortada bir fazla oynamak daha etkili olabilirdi. Nitekim, riske girip ortada eksilen Hagi, göbekten golü de yedi. Oysa burada oyuncu sayısını artırsa Hasan ve Arif'i ve sonra da Ümit Karan'ı daha fazla ve daha etkili olarak "tehlike konisi" içinde bulundurabilirdi. Zaten ana sorun burada... Gol için ana ilke "topu kaleye doğru vurmak" gerektiğidir. Oysa G.Saraylılar'da tehlike konisi, kaleye kör bakanlarla, attırmayı atmaktan çok sevenlerle dolu. Dün gece de koniyi tenha bulduğu anlarda bile topu içeri vuramadılar. Sabri ise harcadığı olağanüstü çabaya bir tek güzel orta bile ekleyemedi. O çocuk bir amele. Sabri bir fırıncı. Hata, ondan pasta beklemekte. Oysa gerçek bir pastacı olan Hasan 2002'den bu yana bir tek "francala" bile çıkarabilmiş değil. G.Saray ve A.Gücü ortaya sadece "prestij ve karizma" konmuş bir maç oynadılar. Bir şeyi daha vurgulamak isterim. Serbest vuruşlarda bir takım varyasyon yapma çabası var. Ama serbest vuruş organizasyonu, yani "duran top hileleri" doğrudan kaleye vururken yapılır. Oysa G.Saray, bütün "duran top varyasyonlarını" orta yapmak için uyguluyor. Sarı - kırmızılılar, duran bir topun başında "birşeyler yapmaya" çabalarken, rakipleri de "n'aapıyo bunlar" bakışlarıyla izliyor. Yani kısaca... Her duran topu sirk gösterisine çevirmek dışında "garp cephesinde yeni birşey yok" Hagi'li G.Saray'da. Gerginlik, kavga ve çizilmiş bir karizma!..