Geleceğe düğüm atmak...

A -
A +

 Büyük İskender Gordiom denilen Akdeniz kıyı kasabasında kimsenin çözemediği bir düğümü, bir kılıç darbesiyle keser ve 'işte artık düğüm yok ortada' der; efsaneye göre...

Galatasaray'ın geleceğine ilmek vurduğu, geleceğini ipotek altına aldığı ve kurumsallık adına müstakbel başarılara ulaşamamak için düğüm üstüne düğüm attığı bir dönemi tamamladık.
Bundan sonrasını çözebilecek bir babayiğit çıkacağını sanmıyorum uzun bir süre...
Önüne 2000 yılında çıkan fırsatı değerlendiremeyen, sonrasında 3 Temmuz'da önüne bir kez daha serilen büyük hamle fırsatını elinin tersiyle iten Galatasaray, hiçbir uluslararası başarısı olmadan kısır Galatasaray galibiyetleriyle yetinen rakibine saha dışında da girdiği her maçı kaybetmiştir.
Rakibi inanılmaz sıkıntılardan maddi ve manevi her türlü artıyı üretirken, Galatasaray muhteşem başarılar ve fırsatların sonrasında hep eksilmiştir.
Bu kadar 'beceriksizlik' aslında müthiş bir 'beceri' ister...
Galatasaray'ın rakibinden gerilerde kalışı, hep saha içi sonuçlarına bağlanıyor ama aslında 'deve mi, kuş mu', ya da 'pantolon mu, etek mi' karmaşasına mahkûm edilen tavır ve davranışlarından kaynaklanmaktadır.
Kavga etmeyi bilmezler, kavgaya girişirler...
Polemik özürlüdürler, polemik tuzaklarına düşerler.
Bu aslında 'affedersiniz acaba size bir yumruk da ben atsam, izin verir misiniz, rica etsem...' şeklinde yaptıkları bir boks maçı gibidir...
Gelecek düğüm üstüne düğüm yemiştir artık... 

Herkes düşüncelerinde yanılabilir...
Ama badece aptallar yanıldıklarını anlayamazlar...
Kibarlık ve dostluk prensipleri olur, dayak yerler...
Saldırganlaşırlar ve daha beter kaybederler...
İtilirler, kakılırlar, hemen ters yüz edilebilirler, karıştırılmaları için içlerine çomak sokmaya bile gerek yoktur...
Şorta sokulan formaya tepkiyi bile beceremezler...
Hep altta kalırlar...
Beşiktaş'ı batıran, gelecek 10 senesini ipotek altında bırakan, töhmet altında ezilen iki rakibinin gerisinde kalmayı başarabilen kurumsal Galatasaray Yönetimi; anında birbirine girebilecek kadar kırılgandır...
Ligin marka değerini tarumar etmiş bir federasyon başkanı ve bir takımın emrine girmiş son iki federasyon başkanı karşısında tüm haklı oldukları konularda; hep haksız duruma düşmüşlerdir.
Hocalarını bile çekip almışlardır...
Özgül ağırlıkları sıfır olduğundan varlıkları ve esameleri sorgulanır olmuştur artık...
Tigana-Del Bosque-Ferrari ödemeleri, kendi devrinde şike girişimi, 100 milyon euronun üstünde bir borç bırakan, takımının markasını yırtıp atmayı başarmış bir kimliğin, Türk futboluna yön vereceğini umarak içine düştükleri çukurdan çıkamayacaklardır.
Bütün yaptığı yanlışlara şimdiki başkan Fikret Orman'ı bağlayan sayın başkanın, yeni yanlışlarıyla Ünal Aysal'ı da arkadan kelepçelediği ortadadır artık...
Yaptığı ilk, belki de son, ama kesinlikle tek doğru iş; Fatih Terim'e sarılmak olan bir TFF'nin karşısında duramayacak aciz bir kurumsallık, üç-beş maçın ötesinde şeyler kaybetmeye çoktan başlamıştır... 

Geçen perşembe Basın İlan Kurumu Genel Müdürü Sayın Mehmet Atalay önderliğinde Erzurum'da müthiş bir gün yaşadım. 'Marka şehirler' kapsamında bir panel, başta Türkiye Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Nuh Albayrak olmak üzere çok değerli konuşmacılar ve Erzurum Atatürk Üniversitesi öğrencilerinin delici bakışları...
Ayrıntılar haftaya... 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.