G.Saray'ın maça asla hazırlanmadığı bir gün önceki derbiyi seyrederek kendini oyaladığı ve hatta kendini kandırdığı başlama vuruşuyla görüldü. Gerets bir defa daha rakibe ve ligin konumuna göre değil, bir hafta öncesinin rüzgarına göre dizmişti takımı. Necati maalesef yine formasını getirmiş ama kendini getirmemişti maça. Zaten Ümit Karan ve Necati öylesine sürpriz adamlar ki; ne rakip kestirebiliyor ne zaman ne yapacaklarını, ne de kendi takım arkadaşları... İlk yarı topu bir an önce Antalyasporlular'dan alıp bir an önce kaybetmek üzerie kuruluydu. Daha 5'inci dakikada Dziewicki ve Bieniuk arasında kafa topu alma şansı hiç olmayan Ümit Karan ve Necati nedeniyle maç buram buram Hakan Şükür'ü istedi. Gerets de 30.dakikada bunu yaptı ama mahalle takımı ciddiyetinde yaptı. İki pasın belini doğrultamayan oyuncuları arkasına dizdi 3 sakar golcünün. Oysa İliç'in birazı bile ilk yarıyı değiştirebilirdi. İkinci yarıda takıma müdahaleyi taktik anlamda değil, oyuncuların ruh durumuna göre yapmaya çalışan Gerets bana göre kesin sonu başlattı. Hem kendi sonunu, hem takımının. Antalyaspor'un iyi ve yerden oyunu ile sahanın içine yaptığı doğru hamlelerle 1 puandan fazlasını bile haketti. Şimdi G.Saray'ın külahını önüne koyup "Biz nerede yanlış yaptık?" diye düşünmesi gerekiyor. Aslında doğru soru daha farklı bir şekilde sorulmalı: "Acaba biz hiç doğru yaptık mı?" Maçın hakemi tipik G.Saray maçlarında olduğu gibi yönetimin güçsüzlüğünden büyük takım desteklemek zorunda olmayan bir hakem gibiydi. Ve o nedenle minarenin kılıfı Yunus Yıldırım değildir.