Geri vitesi olmayan ileriden döner

A -
A +

Hayırlısıyla bir transfer dönemini bitirdik. Bombalar çoktu ama doğal olarak moda kiralıklardı. Hırvat maçının oynanmasından önce bu köşeyi yazmak gibi bir şanssızlığa da tosladım dolayısıyla o maçı ellemeden son tabloyu çizmek istiyorum… 

Bu Finansal Fair Play meselesini başımıza dert edenler sanki derdi kendileri üretmemiş gibi şikâyet ede ede transferleri tamamladılar. 
Kaçış yolu “kiralık” ya da “bonservisi elinde olan” isimlerdi. Süper Lig son 10 yılın en düşük bonservis yekûnunu elde etti. Toplamda 50 milyon avronun biraz üzerine çıktılar. 
Bu rakamın bayıla bayıla seyrettiğimiz İngiltere Premier Ligi’nde 1 milyar poundu geçtiğini biliyoruz. 
Beşiktaş, bonservissiz ve kiralık yöntemiyle çözüm üretirken tek çılgınlığı Aboubakar konusunda yaptı. Porto takımına 1 yıllık kira bedeli 3 milyon avro oyuncuya da 3.5 milyon avro ödüyor. Fenerbahçe de bu modaya uydu. Onların en büyük çılgınlığı ise Martin Skrtel için Liverpool’a ödenen 6 milyon avro oldu. 
Galatasaray, bu konuda biraz daha çıtayı yükseltti. Eren Derdiyok’a 4, Serdar Aziz’e 4.5, Tolga Ciğerci’ye 3, Canavanda’ya 1.8 milyon avro! Avantajı ise Sigthorsson ve Josue’yi kiralamak, King Kong De Jong’u da bonservissiz almak oldu.
Trabzonspor’da Suk ve Castillo kiralık, Akakpo ve Durica bonservissiz. Tek göze batan sayı Lazio’dan alınan Onazi’ye verilen 3.5 milyon avro. 
Şimdi bu takımlar meseleyi kendi açılarından bu şekilde çözmüş gibi görünüyorlar. Tabii bunların içinde eksi sayılabilecek imza parası ve imaj parası gibi bilmediğimiz şeyler yok. Bir de yakında dükkân devreder gibi “hava parası” çıkarsa şaşırmayalım. 
Bu kadar bilinçsiz harcamaların sonunda kiralıklarla donatılan takımlar geri vitesi olmayan bir yarışa giriyorlar. 
Geri vitesi olmayan ne yapar?..
İleriden geri dönmeye çalışır…
Bakalım en ileriden geri dönecek olan kim olacak? 

Forma sattırmak mı puan aldırmak mı? 

İkisi de Fenerbahçe camiasının bize sunduğu yenilik...
Madem bayılıyoruz isimler üzerinden oynamaya, biz de oynayalım.
Kadrolar yenilendi… 
Katkısı olması umuduyla son hamleler de yapıldı. 
Bazıları son anda ve son günde “almış olmak için” olsa da eksiklerin giderildiği sanılıyor. Mesela Vagner Love ve Adam Maher gibi “hadi biz de bir çılgınlık yapalım” transferleri de yapılmadı değil. 
Ama benim merakım; ligin ikinci yarısının ikinci haftasında Antalya’da oynanacak olan maçta Samuel Eto’o ile Vagner Love’u karşılıklı seyretmektir. Ama takım olgusunu geliştirmelerini de hiç beklemediğim isimlerdir bunlar. 
Bence forma sattırır, seyirci getirir ama puan aldıramazlar… 

Sorulmayan sorular

Sayın Başkan Aziz Yıldırım’ın katıldığı TV programı biçim, içerik ve bize sunduğu malzemenin dışında sorulan sorulardan çok; sorulmayan sorularıyla tartışılır oldu..
Adaletsiz ve yanlı bulundu...
Açık bir vuruşma sergilenmediği konusunda herkes hemfikir...
Kaçak dövüşüldüğü konusunda da...
Soruları; soru sorulsun diye gelenin saptadığı konusundaki görüş pek yaygın...

POST-İT

Kaplan kafesten kaçınca, halkın kurtuluşu kafese girmektir.  Önlem alması ana görevi olan Türkiye Futbol Federasyonu ne transfer ve bütçeleri denetim ne de saha içi ve tribünlere kontrol sağlamakta ama sürekli ceza yağdırmaktadır. Birçoğunun hayalleri küme düşmeyi tetikleyecek hayaller olmasına rağmen, yapmamız gereken kontrolü hep dışımızdaki birilerinin yapmasını beklemek ana yanlışımızdır. 

S-ÖZ

İstediği yere konamayan bir kuş havada esirdir. 

Dün akşam izlediğiniz yeni gençlerin “takım” görüntüsü henüz oluşmamış olabilir. Onlar sadece çabalayan gençlerdir. Bir gün takım olacaklar ama umarım geç kalmayız.

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.