Göbeğini kaşıyarak gelen tur

A -
A +

Galatasaray düne kadar "ciddi rakipler" karşısında ne sıkıntılar sorgulanacağı bir takımdı ve daha iki hafta geçmeden guruplarda herkese "ciddi bir rakip" olacak takım durumuna erişti. Defansı da eksiksiz yaptığı zaman, hücumdaki coşkusunun nerelere ulaşabileceği konusunda test edecekti kendini.. Etti de.. Rakibini ilk 15 dakikada "gazı kaçmış kolaya" çeviren sarı-kırmızılılar, 20 dakikadan itibaren hep olmadığı söylenen "takım savunması" konusunda küçük seminerler verdi ve 23'de presin getirdiği bunalım sonucunda golü de buldu. Kalemi olmayan bir takıma karşı son derece "ciddi" oynayan disiplinli bir takım vardı ve herkes ne yapacağını biliyordu. Benim kanaatim muhteşem seyircisinin de desteğiyle, dünkü Galatasaray'ın "orta karar" her takıma ne kadar gerekiyorsa o kadar atıp turu geçeceği şeklindeydi.. Takımın "Türk olan kısmı" zaten milli takımı taşıyan oyunculardan kurulmuş. Diğerleri de "baba milli takımların" oyuncuları zaten. Bu nedenle hep doğruları ve çok iyi biçimde oynayarak maçı sokak arası oyunlarından "kukalı saklambaç"gibi "eğlenerek" kazandılar. Şov da geldi skordan sonra ve turun hissedilmesiyle birlikte.. Galatasaray oluyor, büyüyor ve gelişiyor.. Sakın bana rakibin güçsüzlüğünden söz etmeyesiniz, önünüze; Lincoln ve Ayhan'ın koştuğu kilometreyi, Baros'un topsuz alana attığı depar sayısını, De Sanctis'i terletmeyen savunmayı, üstüne üstlük Servet ve Meira'nın 30 üstünde sayıyı bulan 30-40 metrelik çıkışlarını koyarım ona göre.. İkinci yarıda ise belirgin bir maç kondisyonu üstünlüğü olan Galatasaray "kukalı saklambaç" oyununu daha eğlenceli bir şova dönüştürüp işe "ebecilik"oyununu da ekledi. Aslında Hakan Şükür'süz kaldığından beri topu yere indirme hücuma doğru final paslarını yerden kullanma becerisi de artık alışkanlık haline dönüşüyor. Yenilen penaltı tartışılır ama maçı endişeye taşıyamayan bir sayı olarak kalır ancak. İşi eğlenceli hale getiren ise Bir "Türk" takımının maçtaki tek "Türk oyuncunun atığı golü" bir "yabancı" takımdan yemiş olmasıydı.. Bu da tarihe bir nottu ve Galatasaray'da "tarih yazan takım" olarak ünlü ya.. O sıralarda takım sıkıştığında ise benim dikkatimi çeken nokta, "her yer inlesin"den başka hiçbir katkısı olmayan kapalı tribün oldu. Maçla hiç ilgileri yoktu.. Kuru kalabalıktılar sadece.. "Kukalı saklambaç" seyrediyorlardı sanki.. Kalan dakikaları paniklemeden, kalitesinden gelen ustalıkla ama "kendini beğendirmeye de hiç çalışmadan" eriten Galatasaray göbeğini kaşıya kaşıya turu atladı.. Ben beğendim.. Hem de çok beğendim..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.