Hep imrenerek söylediğimiz "futbol kenti" sözcüğü, şu anda en çok Eskişehir'in genç nüfusuna yakışıyor. Maç başlayana kadar Güney Amerika'nın karnavalları arasında oynanan bir büyük futbol şölenine çevirdiler maçı. Seyircisi çoktan "şampiyon" bir kentte topun tadını çıkarabildik nihayet. Maçın içinde o kadar çok "bana ne maçtan yaa" demişim ki tribünlerin şovuna kilitlendikçe; anlatamam... Top yuvarlanmaya başladıktan sonra, uzun süre "bozmaya çalışmaktan oynamaya fırsat bulamayan" bir lider izledik. Keita ve Arda iki kanatta iyi kapatıldığı için, Elano ve Ayhan gibi "forvet arkası" işini görev edinenlerin "ekstra" işler yapma yeteneğine kalmıştı gol meselesi... Göbekte ise Jo yerden ve havadan kapatılmıştı. Oyun düğümlenmişti kısacası... Düğümü çözmek için heveslenen G.Saray oldu ve bir topu iki pası üst üste yaparak bir türlü doğrultamayarak ikram etti rakibine. Düşünün, bir gol yiyorsunuz ve yediğinizde rakibin 10 kişisi kendi yarı alanında!.. Golde elle kontrol var ama G.Saray da maçı hak edecek hiçbir şey yapmadı ilk yarıda. Kronik rahatsızlık baş göstermiş, G.Saray açılan ve saldıran takımların bıraktığı boş arazileri bulamayınca, presi ve pas yüzdesi az olduğundan geriye düşmüştü kalesine pek gelmeyen bir rakibe karşı... İkinci yarının başında saldırıveren Eskişehirspor, rakibinin ne değişiklik yaptığını bile anlamamıza fırsat vermeden maçı kopardı. Bu gol hem tertemiz, hem de çok güzel bir gol vuruşundan geldi. Cemil İpekçi'nin post modern moda ikonu Topal Mehmet ise tek kelimeyle "dökülüyordu", çünkü iki golün de "imalatçısı" olarak maçı bas bas "Mustafa Sarp" diye bağırtıyordu... Sonunda Rijkaard onu Dos Santos ile takas yaptı. Belli ki "3 olsa ne yazar, bana gol lazım" taktiği devreye girmişti. O tutmadı, bu kez Emre Çolak oyuna atıldı ve önde iki kişiyle gol denendi. İçerde olduğu tartışılırken, hafif bir tutmanın ağır bir penaltısı maçı tekrar coşturdu. Nafile çabalar oyunu tuttu ama skoru tutamadı... G.Saray'ın kredi kullanma hakkı vardı ve onu kullandı diyelim... Kendi adıma müthiş bir futbol ortamında harika bir mücadele seyrettiğimi ve büyük zevk aldığımı söyleyebilirim. G.Saray'ın tek eksiği rakibi incelemeden, rakibe göre oyun planı kurgulamak zahmetine girmeden, "ben kendi oyunumu oynasam maçı kopartırım" öz güveninde gizlidir anlaşılan... Sorun rakibin ne oynayacağına da kafa yormakta gizlidir...