Her şey üst üste gelir ve dörtler yediği sezonlardan daha kötü bir imaj doğar. O zamanın sonunda kupalar gelir, an itibariyle ise ulaşılabilecek hedeflerden çok uzak, hatta imkânsızmış gibi bir görüntü doğar...
Bu meselenin iki cephesi var... Biri sahanın içi ile ilgili, diğeri sahanın içini organize etmekle görevli olanlarla ilgili...
İkisi de iyi değil...
Sahanın içinden başlayalım...
Bu takım bu yapısıyla ve bu tarzıyla sıkı savunan, "olursa çıkarım" modeliyle oynayan ve bu duruşu doğal olarak her Galatasaray iç saha maçında sergileyecek olanlara karşı; asla başarılı olamaz.
Rakibi kıracak, öndeyken arkadaki yalnızlığı engelleyecek, önde de baskıdan bunaltacak bir yapı yok. Savunmasının göbeğine gelmeden önce rakip oyuncuyu kucağına alan adam sayısı da yok...
Tabelayı kolay kabullenmek var...
Bu akşam Galatasaray kendisinden daha hızlı bir pas trafiği ve Osmanlı ve Mersin'den çok daha üstün bir savunma ve bu iki rakibinden çok daha hızlı çıkacak bir rakibin kucağındadır.
Ama Allah'tan hakem Türk değil!
Bir de buna Türk hakemlerimizin 'bakın ben ne kadar adil hakemim ve etki altında asla kalmam' mektubunu yazabilmek için hep Arena'yı seçer olmaları, aynı duruşu başka yerlerde gösterememeleri de eklenince, sırtına binmiş ve ısrarla üstünde tepinen birinin önünde çırpınan Selçuk kırmızı görür. Rakibine ise oyuncular tepki koymasa kart bile çıkmayacaktı belki...
Bir de saha dışı...
Orası tam bir karmaşa...
Sayın Başkan Dursun Özbek ne deneyimsizliği kabul ediyor, ne de Galatasaray dinamiklerinin şu sıralarda yetersiz olduğunu...
Kulübün medya önündeki durumunu bırakmışlar Hamza Hoca'ya; bir dönem rakiplerinin bazı oyuncuların kulübün basın sözcüsü gibi davrandığı dönemlerde olduğu gibi; arkaya yaslanıp telafisi mümkün olmayan bir yere doğru sürüklenişi seyrediyorlar...
Bayılıyorum şu 'taşın altına elini sokmak' safsatasına...
Aysal döneminde kasasında fareler koşturan bir takımı olan taraftar formasını alacağı oyuncuyu ister, sonunda da bir kupa kazanmak isterdi...
Şimdi kasadan fareler temizlendi ama stadın ortasına kasayı koyup, 50 bin kişiyi de toplayıp kasaya baktıramazsınız ki...
Algı aymazlığı...
Bu da ayrı bir konu...
Hangi kanala ve kime, üstelik nasıl ve hangi cümlelerle görüneceğini ve taraftarın bunu nasıl algılayacağı konusunda da tam bir tecrübesizlik var...
Başkana göre yok ama 20 milyon taraftara göre bal gibi var...
Galatasaray'ın kimyasıyla çok kolay oynayabilen rakiplerinin algı mühendislerine bir de kendi içinde Galatasaray'ın kimyasıyla oynayan Galatasaraylılar eklenince; ortaya şu anki durum çıkıyor...
Bunun adı başarısızlıktır...
Bu bileşenlerden de bir başarı çıkması pek mümkün değildir...
Bunu Habertürk televizyonuna iki saat konuk olup maliyeye açıklama yapar gibi bir tavır takınarak ama tribünün beklediği hiçbir cümleyi kuramayarak; asla sağlayamazsınız...