Galatasaray 'var oluş' nedenini yitiriyordu...
Galatasaray kötü futbol oynamanın ötesinde, 'yaşam biçimini' kaybetmek üzereydi...
Galatasaray hayata koyduğu doğum nedenini yitirmekle yüz yüze gelmez üzereydi...
İki İtalyan sayesinde 'doğum belgesi' artık 'özürlü' yazılarak dolaşıyor ortalarda...
Galatasaray yenilirdi...
Fark da yerdi...
Ama asla bu durumlara düşmezdi...
Chelsea 5 attı ve sezon sonunda UEFA şampiyonluğu geldi...
Real Madrid 6 attı, üstelik 35 dakika ezildikten sonra, 55'te Burak'ın boş kaleye atamadığı beraberlik fırsatından sonra 6 yedi...
Sonra ne oldu...
Real ve Juventus'lu guruptan çıktı ve devam etti. Koca Juventus UEFA'ya devam etmek durumunda kaldı...
Hep bir hedefi vardı ve bu hedef bir ülküydü Galatasaray için...
'Türk olmayan takımları yenmek' kuruluş manifestosuydu...
Şimdiki manifesto ise 'dördüncü yıldız' gibi kısır, camiaya hiç yakışmayacak bir söyleme, bir kısır felsefeye sıkıştı kaldı hocasının söylemi sayesinde ve sonradan 'kıvırtmasına' rağmen...
SAYIN AYSAL; KALBİNİ
KANATMA ARTIK CAMİANIN!
Düşünün...
Galatasaray'ın bir teknik direktörü var, şampiyonlar ligi maçının ardından basının önüne çıkıp tam 6 kez; hadi yazıyla yazayım tam ALTI kez 'dördüncü yıldız' üzerine cümle kuruyor...
Bu sıradanlaşmadır, yoksullaşmadır, yetinmeye alıştırılmadır; ki Galatasaraylılıkla asla bağdaştırılamaz...
Şimdi...
Sayın Aysal'ın yapması gereken bir tek şey kaldı...
Mali külfeti sırtına alacak olan yeni bir yönetim 26 Ekim sabahı defterleri devraldığında karşılaşacağı manzara nedeniyle Prandelli'nin tazminatını doğal olarak üstlenmemelidir...
Üstlenemez zaten...
O zaman Sayın Aysal; giderayak Prandelli'yi ikna edip, açılacak olan derin yarayı üstlenip, buradan doğacak mali külfetten takımın kurtararak gitmelidir...
Dördüncü yıldız yerine UEFA'ya devam ederiz diyen biri acilen bulunmalıdır...
Mesela Hasan Şaş bile bunu rahat rahat yapar...