Bu haftaya hakemler damgasını vurdu. Onca hatanın içinden herkes gözünün eğrisine denk gelen hataları seçip, kendi takımının canına okunmuş gibi yaptı. Bünyamin Gezer ve Halis Özkahya gibi iki elit (!) Türk hakemi elimizde kalırken ve direkt sonuca etki ederken, en büyük hatayı sonuca en az etki eden Süleyman Abay yapmış gibi bir sonuç çıktı ortaya. Medyanın ağırlığı böyle istedi. Durumun mağduru Galatasaray ise hâlâ düşler görmeye devam ediyor... Geçtiğimiz hafta bana üç maç düştü görevli olarak. Cuma gecesi Kayserispor-Trabzonspor ve cumartesi gecesi Fenerbahçe-Beşiktaş maçlarını Lig Radyo'da canlı olarak anlattım. Yani maçı en dikkatli olarak izleyenlerden biriydim. Pazar gecesi ise gazetemin verdiği görevle Galatasaray-Hacettepe maçındaydım. Birilerinin yaptığı gibi tek devre filan izleyip stadı terk ederek değil üstelik... Üç hakem tatsızlığını "çıplak gözle" izleme şansı buldum anlayacağınız... Cuma gecesini, Halis Özkahya'nın "kafası karışıktı" ve cumartesi gecesini Bünyamin Gezer'in "hatalıydı ama" diye geçiştirilip, Süleyman Abay'ın "maçı bir taraftan alıp diğerine verdiği" yorumuna ulaşılmasını adaletsiz bulduğumu yazmalıyım diye düşündüm. Bunun kaynağının ise Galatasaray'ın "reytinginin" düşüyor olmasına bağladığım gibi "önlemez art niyetlilik" yorumlarına da bağladım... Diğer iki hakemin skandal kararları var. Abay'ın yanlışları var. Ama okkanın altına Abay itiliyor... Cuma gecesi olmayan gol verilmiş, tartışılacak bir penaltıya ulaşılmış, sonra olan bir penaltı verilmemiş... Gezer ise sahaya sürekli atılan topların oyunu yavaşlatmak amacı güttüğünü vurgulayamamış, bu gözlemci raporlarında yer almamış, kart göstermesi gerekenleri ıskalayıp kartı yanlış yerlerde aktifleştirmiş... İkisi de sonuca doğrudan etki etmiş ama sanırsınız ki sonucu değiştiren ve maçı "alıp-veren" Abay olmuş... S-ÖZ "Yüz verme arsız olur, az verme hırsız olur..." Bir Türk atasözü Yorumcunun liyakati... Bir Sabri ve Lincoln antipatisi kusuluyor üzerimize. Pazar gecesi Lincoln veya Sabri'nin hakeme bulaşma süresi ve oranı, Lugano'nun Gezer'e bulaşmasının yarısı bile değil. Fenerbahçe'nin yayıncı kuruluş genel müdürünü görüşmeye davet ettiği andan itibaren yayın politikasının nasıl değiştiğine dikkat ettiniz mi?.. Ben ettim... Eğer Galatasaray Yönetimi ve Başkan Polat "iç işleri ile uğraşmaktan" başını kaldırıp bu eksiği gideremezse sonunda lime lime doğrayacaklar bu takımı. Hakem atamaları ile başlayan pres, sonunda yorumcuların liyakati sayesinde Galatasaray düşmanlığına dönüşmek üzere. Sabri ön yargısı ve Lincoln antipatisi aldı başını gidiyor. Saha dışında, saha içindekinden daha fazlasıyla okkanın altına gidiyor Galatasaray. Buna malzeme oluşturan "teknik danışmanlık" kargaşası ve Skibbe'nin hatalı seçimleri ise cabası... Bütün bunlar birleştiğinde tüm "orta karar" ve "Anadolu takımlarına" karşı adalet dağıtma işi ve "tarafsız yorum yapıp büyük takımı kayırmıyoruz" mesajı hep Galatasaray üstünden verilir oluyor. Bakınız Denizli... Beşiktaş'ın en büyük eksiği neydi? Hiç de hak etmediği "üçüncü büyük" muamelesi görmesiydi. Denizli ne yaptı?.. Zekice hamlelerle bunu değiştirdi... Beşiktaş lider olsa da sayfalarda ve programlarda lider olamıyordu. Bunu değiştirdi Denizli. Sayfalarda işgal ettiği "sütun-santim" oranını büyüttü, program ve haberlerde aldığı dakikaları arttırdı. Gündem belirleme şansını da rakiplerinin elinden alıyor çaktırmadan. Galatasaray ise bu konu ile savaşamıyor. Savaşmayı bilemiyor. Beceremiyor... Sadece Seyrantepe'de olursa bir aksilik, teknik kadroda bir tuhaflık, herhangi bir hakem hatası, işte o zaman gündeme gelebiliyor. Ancak olumsuzuyla manşet yani... Kayseri'de Özkahya'nın, Kadıköy'de Gezer'in hataları insanca hatalar, Ali Sami Yen'de Abay'ınkiler skandal ve sonucu etkileyen düdük katliamı... Seyrantepe'de bir çivi bile yanlış çakılsa üstünüze atlıyor medya. Sizler ise; toplantıya çağrılan yayıncı kuruluş genel müdürünün farkında bile değilsiniz. Onlara hayırlı işleeer... Size de hayırlı düşleeer.. Teknik danışman Buna bir açıklık getirmezseniz daha çok başınız ağrıyacak. Tribünde eşiyle maç seyretmek midir teknik danışmanlık? Yoksa şimdiden Berlin'de olup rakibinin son maçını izlemek ve orada girişimlerde bulunmak mı?.. Teknik danışmanın önünde yaşandı ligin dibindeki takıma tek forvet durumu... Oysa koca Benfica maçıydı sadece Baros ve Ümit'in birlikte oynadığı tek maç... Teknik danışman gördü mü acaba Karan'ın Baros'u farkı arttıracak gollerde nasıl "görmezden" geldiğini... Seyircinin tutkuyla sarıldığı Metin Oktay'ın kim ve ne olduğunu biliyor mu acaba?.. POST-İT Ümit Kayıhan bir kez 2 attı kaybetti. Bir kez 3 attı yine kaybetti. Bir kez kazandı onda da 4 atmıştı. Demek ki hoca 4 atmazsa kazanamıyor. Bu hafta da Fenerbahçe ile oynayacak. 4 atması eşyanın tabiatına aykırı olduğuna göre... Aristo mantığı Aristo der ki; "İnsan bir kere hata yapabilir. İkinci kez aynı hatayı yaparsa bu kaza ile olur. Ancak aynı hatayı üçün kez yapmanın karşılığı maalesef aptallıktır..." Trömsö biiir... Helsingborg ikiii... Metalist üüüç... Hiç dikkat ettiniz mi; "derbi özel sayısı" sadece Fenerbahçe kazandığında veriliyor. İşte size anlatmak istediğim sütun-santim hikayesinin iç yüzü...