Maç başlamadan önce bir ton soru vardı kafamda. Bir kere, rakibe bu kadar yakın olmaya alışmamış olan Beşiktaş taraftarı kontrol dışı davranışlarda bulunabilir miydi? "Doğduğu yer değil, doyduğu yer" durumundaki bazı topçular şartlardan nasıl etkilenirlerdi? Dünyanın en büyük santrforları karşı karşıya geldiğinde, Hakan Şükür yine "Attırmayı atmaktan çok seven" sendromlarını sergiler miydi? Bu soruları sormakta haklı olduğumu maç ilerledikçe hissettim. Ama çok profesyonelce davranan oyuncular ve Beşiktaş taraftarı olaysız dakikalar yaşattılar bize. G.Saray çok iyi başladı. İkili ve üçlü preslerle Beşiktaş defansı ve orta alanına, "Yüzü kendi kalesine dönük" oynama zorunluluğu getirdiler. Hakan'la bir gol şansı buldular ama Kral yapamadı. Sonra bir daha buldular, onda da kafama takılan baştaki sorulardan birinin cevabı "evet" çıktı. Onun böyle günleri vardır. Kaleye kör bakar ve ister ki başkası da sebeplensin. Bu davranışı ve ardından Sabri'nin savunmada çok başarılı ama hücümda çok top kaybeden acemice oyunu, Beşiktaş'ı G.Saray'ın üzerine çağırdı. Bir istatistik de zaten ilk yarının akışını özetlemeye yetiyor. Maçın ilk 20 dakikasında 4 korner öne geçen G.Saray, ilk yarıyı 1 korner geride kapattı. İkinci yarı başlarken kafamda bir tek soru kalmıştı. Orta çizgide gereksiz yere sarı kart görme hastalığı nükseden Hasan Şaş, ikinci yarıda takımını eksik bırakabilir miydi? Çünkü geçen yıl Olimpiyat Stadı'nda oynanan derbide, Luciano elle oynadığı zaman kulübedeki Hasan Şaş 4. hakem Mustafa Çulcu tarafından oyundan attırılmıştı. Bu sıkıntı nükseder miydi? Bu sorunun cevabı maç bittiğinde Hasan'ın daha dikkatli oyunu olarak cevabını buldu. Ama oyunun en çok top kaybeden elemanları İbrahim Üzülmez ve Hasan Şaş, maçın kötü geçme nedeni olurken, golsüzlük sonucunu gençler belirledi. İbrahim Akın ve Sabri'nin ayaklarına dolaşan derbi, G.Saray'ın kaçırdığı daha çok sayıdaki net gol pozisyonuyla sona erdi. Ancak son 15 dakikada skoru korumak, zamana yönelik oyuncu değiştirmek ve 90+3'teki serbest vuruşa iki kişiyle gitmek gibi negatif bir anlayışı G.Saray'ın karakterine hiç yakıştıramadım. Özellikle Hagi'nin korktuğunu mantığım almıyor ama maçın sonundaki teşhisim de maalesef bu oluyor. Değişiklikleri, tempoyu koyamaması ve skoru korumaya çalışması bana göre G.Saray'ın iyi oynadığı bir maçta çok şey kaybettiğinin göstergesi olmuştur.