"Üçüncülüğü tehlikede" dediğimiz zaman "birinciliği" kovalıyordu G.Saray. Dün gece ise Avrupa'ya gidişi bile tehlikedeydi ve tehlikenin farkına varmış bir tek kişi vardı: Hakan Şükür... Göz göre göre eriyen bir futbol takımının 35 yaşındaki isyan bayrağı. Oysa Gerets, "solu kalabalık, sağı tenha" bir şablon çizmişti. Gökdeniz ve Musa'ya kurban etmek istiyordu Ergün'ü herhalde. Sağ taraftaki tenhalığı Necati'yi buraya çekerek gidermek isteyen Gerets, çözümü takımın içinden bulmayı denedi ama kimsenin beklemediği tek şey, "ömrünün yarısında futbolunun sonunda" olan Hakan Şükür'ün olağanüstü performansı oldu. Pres koydu, savundu, saldırdı, ısırdı ve golü de servis etti Hakan... Ona katılan Arda ve Ayhan'a ayak uyduracak 2 - 3 oyuncu daha olsa; içeri gömülüp kontra oynamayı planlayan bir düzenle sahaya çıkan Trabzonspor, daha ilk yarıda dağılabilirdi. Necati'yi ise artık eleştirmek istemiyorum. Çünkü eleştirmek için izlemek gerekir, ben ise top ona geldiğinde çay içmeyi tercih ediyorum... Ferhat'ın cezalı olduğu haftada maç eksiği olan genç Ufukhan'la Musa'nın dramını kapatmak isteyen Ziya Doğan, ikinci yarıda anlaşılan kendi sağından çok zorlanacaktı. Bunun çözümü de sağı Necati'den alıp Hasan'a vermek ve sola çabuk toplarla yüklenmek olmalıydı. İkinci yarıda oyun aslında bir satranç maçına döndü. Trabzonspor ortayı ileri taşıyıp bindirdi ve rakibinden daha ciddi bir biçimde gol aramaya başladı. Beraberlik golü Trabzonspor'un o 20 dakikada oynadığı oyunun hakkıydı ama, golü Erdinç değil, Bülent Demirlek attı. Sonrasında G.Saray bindirdi, hem de fena halde bindirdi, aylardır yapmadığı biçimde bindirdi ve ağzının suyu aka aka galibiyet golünü buldu. Hakem istemese de G.Saray öne geçmişti. Sonrasında Ferhat'ı görünce Yattara'yı onun üzerine süren Ziya Doğan, bir hamle daha yaptı. Fakat G.Saray çok istediği futbol gecesinden "hakeme rağmen" 3 puanı alarak çıktı. Her şeye rağmen son haftaların en güzel futbol gecesini yaşadığım için, hakem hariç emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.