Han-ı yağma sizindir

A -
A +

Biz küfürü önlemeye çalışırken, kendi stadındaki küfürleri "çok hoş melodiler" veya "bizimkiler çok coşkulu bu gece" şeklinde algılayan yöneticilerimiz ve onları "kollamak ve korumakla görevli" yazarlarımız sayesinde; geldik stat çevresi ve içinin "faşizan ve mafyatik" eylemlerine. Son üç günde kameraman da dövüldü, seyirci de bıçaklandı. İyi gidiyoruz. Yiyin birbirinizi efendiler... --------- İş iyice kontrolden çıkıyor ve çok tehlikeli bir yere doğru gidiyor. Sayın okur, burada bahsedilecek konular tuttuğunuz takımın işine gelmiyor ve bundan rahatsız oluyorsanız, bilin ki güdülen ve takımına değil başkanına "biat" etmek zorunda olanlardansınız. Kadıköy'de olay oldu. Rakip seyircinin olmadığı bir ortamda tribünde adam bıçaklandı. Ortadaki yüz binlerce dolarlık rant kavgasından söz edildi. Bunları adliyeye havale ediyorum. Ama birinin bana açıklaması gereken durumlar olduğuna ve bunların kulübü yöneten ve aslında ülkeyi yönettiğini zanneden yönetici profilinden kaynaklandığına inanıyorum ve bu nedenle kendi sahama girdiğini düşünüp dikkatinize sunuyorum. Bitli baklanın kör alıcısı olur ancak... 9 kişi filan bıçaklanıyor, başkanın sağduyu ile destek verdiği için taraftara teşekkür metninin yayınlanmasından birkaç saat önce. Biri ağır yaralı... İşin daha feci olan tarafı ise şudur: Adam stadın birkaç yüz metre çevresine sokulması yasak olan birisidir ve tribünde "bilmem neyin" kavgasını vermektedir. Böyle bir şey nasıl olabilir?.. Göz yumulmadan veya özel bir izin almadan, ya da birilerinin emriyle yasalar çiğnenmeden, olabilir mi? Orası, yasaların içeri giremediği, birilerinin kendi imparatorluklarını ilan ettiği ve oraları kendi yasalarına göre yönettiği yerler midir? Yoksa gerçekten "ayrı bir cumhuriyet" olduklarına inanmaktalar mı? Türkiye Cumhuriyeti yasaları oranın birkaç yüz metre çevresinden itibaren, yerini oraya ait yasalara mı bırakıyor? Galiba öyle... Ağaca balta vurmuşlar; sapı bendendir demiş... Bunun nereden kaynaklandığı ise apaçık ortada. Ama birileri; yasayı koyan ve uygulayanlar, herhalde uygulamaktan korkuyorlar. Demeye dilim varmıyor ama görünen de o olduğu için, demek zorundayım. Bakın... Sayın Aziz Yıldırım, bir gün bile ceza almamalıydı ama aldı. Bir yıl "hak mahrumiyeti" cezası aldı ve cezası 6 aya indirildi. Yani 6 ay boyunca "cezalı" değil mi? O cezanın verilişinden hemen sonra voleybol salonunu basmadı mı? Hakemi aşağı indirmedi mi? O cezanın verilişinden hemen sonra İzmir'de Ankaragücü Başkanı ile "tartışan" kimdi? Tartışırken neredeydi? Hemen her stadın "girmemesi gereken yerlerine" girmiyor mu? Son Rize deplasmanında neredeydi? Hadi ona göz yumuluyor ve ceza idare ediliyor diyelim, devre arasında yayıncı kuruluşun kamerasına giren ve sonradan tekrarı verilmeyen bir görüntü de mi fark edilmedi? Aziz Yıldırım, beraberindeki heyetle sahanın içinden ve ardından da çıkış tünelinden geçiyor maçın devre arasında. Üstelik kendisini çeken kameramana "çekme, sonra düşersin" diye de takılıyor. Hapis cezası evde oturmak şartıyla verilir mi? Verilirmiş. Balık önce baştan kokarmış... Bir başka taze olay da Konya'da stat önünde vücut buldu kendine. Digitürk kameramanı Cem Saner, muhabir Atakan Kurt ile birlikte stat önünden görüntü topluyor. Sonra birileri, görüntüye alındıklarından rahatsız oluyor ve kameranın vizörü ile muhabirin mikrofonunu kırıyor. Çünkü kazara görüntüye alınanlar karaborsacılar. Bu ne şiddet bu ne celal... Bu ne pervasızlık... Bu ne cüret... Yasa dışı iş yapanlar, yasa dışı yaptıkları iş görüntülenmesin diye, yasa dışı dayak atabiliyorlar. Mala ve cana zarar verebiliyorlar. Arpaya katsam at, kepeğe katsam it yemez... Bunlar yakın tarihten, son üç-beş günün içinden birkaç derlemedir. Stada kimin geleceğine karar vermek, Federasyon ile kavga etmek gibi aylardır süregelen olayları gündeme getirmek istemedim. Catania - Palermo sonrası tepkileri beklemek de hayal, biliyorum. Ama birileri dur demez ise çok kötü bir yere doğru gidiyoruz. Hedef saptırmak uğruna, düşman üretmek gibi ucuz bir senaryo işleme konuyor ve bu defalardır yapılıyor. Önce bir düşman üreteceksin, sonra o düşmana karşı nasıl olsa sizinkiler birleşiverir. Bu, bu kadar ucuz mu? -------- POST-İT Adnan Polat'ın "1 puan" kehaneti fena halde patladı. Şimdi kendisine yeni bir kehanet öneriyorum. Sivas dolaylarından derleme bir manzum atasözünü sunuyorum: "Deve bir pula, götür oğlum götür Deve bin pula, getir oğlum getir." -------- Başkan aradı Geçen hafta G.Saray'ın dernek olan değil, şirket olan kısmında görev yapan bir SPK yasaklısı genel sekreterden söz etmiştim. Sayın Başkan aradı ve söz konusu kişinin yargıda aklandığını belirtti. Şu anda Yargıtay'da olduğunu biliyorum ama Başkan'ın itidaline ve sabrına olan hayranlığımdan dolayı ve de makamına saygımdan dolayı, Temyiz makamında da olsa, ben yine de aklanmış kabul ediyorum. İçime sığmayan şeyler olmasına rağmen yine de bilginize sunuyorum. Başkan, zahmet edip aradığına göre benim de bu notu düşmem gerekiyor. -------- Şıracı - bozacı Bir kulüp ile kulüplerin patronu son günlerde artan bir şiddetle "mektuplaşıyor". Basının gözü önünde "durumdan avantaj" çıkarma çabası fena halde seziliyor tarafımdan. Son "mani"yi ben buldum çıkardım halk edebiyatından. Ulusoy'un vermesi gereken cevap aşağıdaki dörtlükte gizlidir: Evine git evine Seni göre sevine Seni görüp sevinmeyenin Ne gidersin evine Bu kadarda bırakmıyorum. Bir dörtlük de "tepki mi koysun, destek mi olsun" arasında kalan ve "severken öldü" durumundaki F.Bahçe taraftarına atfediyorum. John Steinbeck'in "Fareler ve İnsanlar" adlı yapıtının Lenny karakteri gibi, gücünü kontrol edemeyen F.Bahçe tribünlerine ithaf ediyorum. Akşam olur maça gider olursun meste Sabah olur kalkarsın hasta Paran da gider üste Zevki bunun neresinde?.. ------ SANAL-BANAL Geçtiğimiz hafta sonu Digitürk'te maç seyrediyorum. Oldum olası takık durumdayım sanal reklam işine. Konyaspor - Beşiktaş maçı için sahaya çıkıyor ve orta yuvarlağa geliyor. O da ne?.. Aynı anda ters taraftan giren koca bir TIR takımı altına alıveriyor. Tam orta yuvarlaktan seyircinin olduğu tribüne bir voleyle şişe atan kaleciden yeni kurtulduk derken, sahaya çıkanı altına alan TIR'lar cirit atıyor sahada. Devre arası ise daha bir facia... Jokey kulübünün atları sağ cenahtan giriyor ve ikinci yarı için sahaya gelenler sürünün altında kalıyorlar. Ekranı kirletmek, ekranı bir dakika bile olsun rahat bırakmamak... Sanal reklamı banal reklam yaptık ama RTÜK hâlâ kurtlar vadisinde kalmış... ------ S-ÖZ Şarkı söyleyebilen bir demirci, hırçın ve sinirli bir milyonerden daha mutludur. (Link) -------- Manisa mesir macunu Çok şükür Beşiktaş üçer dörder attığında "sakin" kaldım ve güvenmedim siyah-beyazlıların oyununa. Çünkü rakip açık oynuyor ve "imkân" veriyordu. Beşiktaş macun yemiş gibi "sahte balayı" yaşıyordu. Arkadan G.Saray dörtledi Manisa'yı... O günkü maç yazımın sonu yakın tarihin arşivinde duruyor. Her hoca, Ersun Hoca gibi "beni yenebilirsin, çünkü ben seni oynatmamaya gelmedim" tarzında oynamaz demiştim.G.Saray'ın "sahte okey" attığını ve partiyi çifte katlayarak kazandığını yazmıştım. Ben tuzağa düşmemiştim... Hocası, takımının oyununa ve sahaya bakarak değil, saate bakarak oyuncu değiştirdiği için oyuna asla müdahale edemeyen ve rakibi ne bekliyorsa onu aynen yapan bir hoca olduğu için farkın eskisinden beter açılacağını söylemiştim. Aynen oldu... Ben sezon başında "ancak cacık olur" da demiştim. Beşiktaş'ın ligi G.Saray'ın önünde bitireceğini ve F.Bahçe'yi "biraz olsun onların sıkıştıracağını" da söylemiştim. -------- Başkanı birilerini aşağıladıkça keyif alanlar, oyuncusu küfür edince alkışla kenara alanlar sonunda en modern stadı taş devrine döndürürler. Çünkü öğretileri o kadardır...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.