---------------------- Öylesine kısıldık ki bir kenara, umarımız kalmamış. Ölmüşüz ağlayanımız yok. Alex'in bir ara pasına, Stoch veya Eboue'nin bir şutuna, Yiğit Gökoğlan ve Aykut Demir, ya da Gaziantepsporlu Muhammet'in bir kafa vuruşuna tav olacağız. Yetindiğimiz şeylerin adına da futbol diyeceğiz. ---------------------- Durum tatsız mı? Evet. Keyifsiz mi? Kesinlikle. Gazı kaçmış kola gibi olduk mu? Aynen. Çirkin mi? Ehh... İğrenç mi? Galiba öyle... Şimdi bizi bekleyen gelecekle ilgili tuhaf komplo teorilerime gelelim. Diyelim ki Trabzonspor gruptan üçüncü çıktı. Eşleşiverdi Atletico Bilbao'yla... "Sen elendin" deyip rövanşı oynatmadıkları takımla nasıl oynatacak o maçı UEFA? Diyelim ki çaktı Lille takımına ve çıktı gruptan. Eşleşiverdi Benfica ile... 4 ay önce elendiği takımın karşısına nasıl çıkaracaklar Trabzonspor'u? Hem de "en sevgili oyuncakları ve en değerli malları" olan Şampiyonlar Ligi'nde... Belki de bu akşam bir düdük beklemeliyiz meselenin bu duruma gelmesini engelleyecek? Yani durumu ancak bir "eyyam" ile çözebilir asil UEFA'mız... Ya Beşiktaş? Onun ön elemede oynadığı takım ne olacak? Çok fikrimiz var ama pek bilgimiz yok bu konularda. İddianame bilmezdik biz. Suçlama, yargılama, yasaklama hiç bilmezdik. Ne güzel halının altına süpüre süpüre gidiyorduk âlemin kayığında. Giresun'dan başlayan bir "teknik takip" başımıza ne işler açtı bakın... Hep yapardık ama hiç yakalanmazdık... Kanıtlanmış ilk şikemiz 1964 yılında Kasımpaşa-Karşıyaka arasında olmuş. Sonrasında olanları, ihbar edenleri, kanıtları gösterenleri ateşe atarak gerçeği ıskalamışız durmadan. Durmadan "CAS"mışız kendimizi... "Yargı öncesi ceza" diye bir kavramı da buyur etmişiz hayatımızın orta yerine. Ve bütün bu "kakofoni" içinde, tarihimizin en "kaotik" derbisini oynayacağız bu gece... Takımın biri Avrupa'da var olmaya çalışacak, diğer ikisi ise birbirini yemeye... Sağ salim bitirsinler, bana yeter... Suç ve ceza "Önce cezayı verelim, sonra ceza kesildiğinde, düşeriz..." Bu bir "bakkal" mantığı değil mi? Zaten bu ülke, 1.20 sıçrayabilenin 1.40 sıçrayabileni geçebilmek için çalışıp 1.40'tan yükseğe sıçramak yerine; 1.40'lık rakibini 1.40 sıçrayamaz hale getirmek üzerine kurulu değil mi? Karışık işler... Oyuncu çalışmaya ve oynamaya cezalı değil, statta bulunmaya cezalı... Bunun adı da yasa... Oyuncu oynuyor ama maçı seyredemiyor... Oynarken durum iyi ama oyundan aldığınızda kolluk kuvvetleri taç çizgisinin kenarına geliyor alıp götürüyor onu. Çünkü o andan itibaren o artık seyirci... Oynayabilir ama kulübede oturamaz... Ben bu durumu böyle algılıyorum. Sistemimiz o kadar yanlış ki... Bakınız: Futbol maçlarına bozuk para ile girmek yasaktır, ama stadın içinden su ve benzeri ihtiyaçlar satın alındıktan sonra para üstü niye hep bozuk paradır? S-ÖZ: Meşhur Fıstıkçı Nazım söyledi: FIFA diyor ki, "Bu TRABZONSPOR nasıl hem UEFA Avrupa Ligi'nde ve Şampiyonlar Ligi'nde oynuyor?" UEFA'dan cevap: "Ne yapalım adamlara her yer TRABZON..." Neden futbol kulüpleri transfer ettikleri futbolculara basının önünde hemen top sektirtirler ki... İyi futbolcu demek, iyi top sektiren mi demektir?