Hatadan korkmak gelişmenin ölümüdür

A -
A +

Birinin diğerine fazlası, forvet arkasının belli olmasından "kelli." Diğerininki ise "elli." F.Bahçe bu konuda hiç de sıkıntılı değil. İsteyen "kontenjandan" desin, isteyen "ihtiyaçtan" diyebilir. Alex oraya yerleşir bey gibi ve de efendice oynar. Yürüse de oynar ve bayağı da iş yapar. G.Saray da ise oranın adamı çok. İliç'i koyabilirsiniz mesela, ama ne kadar oynar ve neler yapar bilinmez. O takdirde Appiah ve Alex takibatını ve tevkifatını kim yapar ve ne kadar yapar, o bilinmez. Ayhan'ı koyup bir adama bekçi yapsanız, kendi oyununuzu oynayamazsınız. Serbest bıraksanız, rakibin takibi sadece Saidou'ya kalır. Ortadaki çözülmezlik F.Bahçe lehinedir. Zaten kendi sahasının itici gücü de yarım oynama niyetinde olanları bile tam oynama kapasitesine doğru olumlu yönde zorlayacaktır. Oyunun yüzde altmışı G.Saray ceza alanına yakın oynanacaktır. Kanat savunmasında ofansif niyetler ağır bastığı için G.Saray daha çok açık verecektir. F.Bahçe ise hiçbir açığı affetmeyen tarzıyla az bulsa bile çok atar. G.Saray ise çok bulup az atan kör nişancıları nedeniyle sıkıntı yaşama ihtimali yüksek oranda kalarak sürdürecektir maçı. Ayrıca bu tür maçlarda hep rakibini sinirlendiren taraf olabilen Beşiktaş, hep de üstünlük sağlamaktadır. Çünkü rakibinin dengesini bozmaktadır ve maalesef dahi Daum'un iki bekin yerini değiştirmekten başka bir B planı yoktur. Ama söz konusu olan G.Saray olduğunda Beşiktaş'ın rolünü bu kez F.Bahçe üstlenmektedir. Ayrıca Daum ve yönetim "bir G.Saray galibiyetiyle" her şeyin hallolduğunu keşfetmiştir. İşte bu nedenle çok ciddi bir F.Bahçe karşısında "street football" yani sokak kavgasına benzer bir oyundan hep kayıplı çıkan taraf G.Saray olmaktadır. "Herr Daum" inadından ve geniş kadrosunu daraltıp kullanmasından dolayı sıkıntılar yaşıyor. Diğeri ise yani "monsieur Gerets" kendi ürettiği alternatiflerden dolayı kafayı yemiş durumda. Bu maç, Gerets'in standartlaşan hatalarından hiçbirini kaldırmaz ama Daum'un tüm hatalarını kaldırır. Ayrıca son maçın sıkıntısı skora gömüldü kaldı... G.Saray'ın Manisa'ya 4, Samsun'a 3 gol atmasına takılıp, attığı goller nedeniyle yediklerini görmezden gelmemek gerekir. Mesela Samsunspor maçında aynı kanattan ve aynı adamdan yenilen iki golü unutmayın. Atılanlara değil, yenilenlere baktığınız zaman kimin yarın gece gülerek ayrılacağını bulursunuz. Biri yarım bulup bir gol atan bir takım... Diğeri 4 tane bulup ancak birini atabilen bir takım... Bu tür maçları şayet hakem çözmez ise saydığım nedenlerle ancak F.Bahçe çözer. Yarın gece iki büyük takım, zirvenin tepesine kurulan iki takım, "ikinin birini" oynayacaklar. İki takımı aklım yettiğince tahlil etmek, hani deyim yerindeyse kendi bilmişliğimi sergilemek istedim. Vardım bir takım yargılara hiç ön yargısız. Benim faldan az hallice bakış açıma göre G.Saray, F.Bahçe'ye ilaç olur. Pardon.. Ne yolu demiştiniz?.. İsviçreli Grichting... Ona iki çift lafım var. Kırma ve ne idüğü belirsiz bu garibin "yolu kötü" mü, yoksa yolundaki arızayı bizden mi biliyor, onu anlamış değilim... Grichting nam İsviçreli topçu, idrar yolarında yanma ve kanama hissetmiş, kimden geldiğini görmediği tekmeyi kıçına yediğinde... Ya ben... Nerelerimde ne acılar ve yanmalar hissettim, nasıl bağrım kanadı Grichting acuzesi İsviçre'deki ilk maçta Hakan Şükür'ü indirip, hakem Lubos Michel devam dediğinde... O bir kişi... Ben yetmiş milyon... O, benim zenginlerimin parasını koyduğu kasaların bekçisi... Ben se onun kasasına para koyan bir ırkın ahfadı... Bir devrik şiir İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı Her stattan gelen küfür sesleri... Ve yoğurtçuların çıngırak seslerine karışan Taraftar gruplarının sokak kavgaları; İstanbulu dinliyorum gözlerim kapalı.. Haydi maça Kanal A ekranlarında her pazar öğleden sonra canlı olarak yayınladığımız Haydi Maça adlı program bizim bile rüyalarımızı aştı. 6 haftada ummadığımız yerlere geldik. Verdiğimiz e-mail adresi bombardımana tutulmuş. Katılanlar, daha fazla ayrıntı isteyenler, kuponu tutup da bana öpücük gönderenler, kuponu yatıp da bunu benden bilenler, kahveme kaç şeker attığıma kadar ayrıntı bekleyenler. Yüreği kocaman bir ekibi müthiş yüreklendiriyorsunuz. Şükranlarım Mehmet Altın, İrfan Söyler, Cenk Şehyavuz, Sema Küçükşahin ve diğer emek veren spor gönüllüsü ekip arkadaşlarım adınadır. Taklitlerimiz var ama şubemiz yok. Biz program yapıyoruz, problem değil... Arada bir iki harf oynuyor... Süper Star! Ben müzikten anlamam ama Eurovision'dan anlarım. Son dönemde dinlediğim en kötü ve özenti bir şarkıyla gidiyoruz Atina'ya. İlk on bile hayal bana göre. Ben "Süper Star" adlı şarkıyı tarihi bir hata olarak buluyorum. Bir kere daha "Edirne'den öteye yokuz" edebiyatına hazırlayalım kendimizi... Joga Banito Ben "lütfen" kampanyasını eleştirirken işte bunu kastediyordum. Nokta hedefe, doğrudan kale arkasına seslenen bir duyuru. Kavgacı, sert, direk ve hahve ağzıyla mahalle ağzının bir harmanı. Futbolun güzelliğini ortaya çıkaran ise gelmiş geçmiş en büyük çirkef olan Fransız Eric Cantona... Meydan okuyan ve bir duruşa sahip olan kampanya... Bizim "lütfen"in yanlışlığını ve verilen paranın nasıl heba olduğunu ve Levent Bıçakçı'nın nasıl kandırıldığını gördünüz mü şimdi? S-ÖZ Biz başkalarının hatalarını görmek konusunda kartal gibiyizdir. Ama iş kendi hatalarımızı görmeye gelince köstebek gibi oluruz. (Francis de Sales) POST-İT Beşiktaş karşısında Gökhan Güleç ile topun arasına girip topa dokunmadan rakibine dokunan Rüştü penaltı verilmediğini görünce ne yaptı? Ne yapacak. Aynı şeyi Çek maçının başında yaptı ve daha hafifi olmasına rağmen penaltıyla yüzleşti. Rüştü ve F.Bahçe, Türk hakemleri tarafından yanlış eğitildiği için oldu o penaltı... (Bir internet sitesinden

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.