Kadıköy Şükrü Saraçoğlu Stadı'nda rövanşa çıkıyoruz. Stat gelin gibi süslenmiş. Bayrakları eline almış binlerce seyirci azmış ve kudurmuştan beter. Takım ağzı köpükler içinde, gemi azıya almış hakem makem dinlemeden saldırıyor. Taca giden topu bile gol pozisyonu ciddiyetinde kovalıyor. Her şey ancak bir rüyada olabilecek kadar mükemmel olabiliyor. Sağdan giriyor iken aniden sola saldırıyoruz, artistlik ve çirkeflik arasında gidip gelen bir rakibimiz var ve biz gerçekleri döküyoruz sahaya. Onlardan daha medeniyiz ve başkaldırıyoruz oluşan şartlara. İyi oynamanın yetmeyeceğinin bilincindeyiz ve iyi oynamanın çok ötesinde oynuyoruz. Omuzlarımızda zıplatıp, enseden topuğa indirip oradan göğsümüze alıyoruz İsviçreli çocukları. Biyerim açılmış üşüdüm Soğuk... Üşüyorum İsviçre'nin kasım ayı gecesinin bir ayazında... Hasan Şaş almış karşısına Magnin denilen adamı; ki Manyin okunur, işte onu maymun ediyor. Rakibin en çirkef, futbol dışı her numarayı becerebilen sirk palyaçosu kılıklı adamını, bir sağa yatırıyor bir sola. İnciğini kırıyor adamın. Birden rüyama sanki reklam almışım gibi ak sakallı ihtiyarım araya giriyor ve beni sağımdan soluma döndürürken kulağıma da fısıldıyor "- Magnin kart cezalısı oğlum. İstanbul'da oynayamayacak Hasan'ın karşısından al onu". Tadım kaçıyor. Rüya benim değil mi kardeşim, ben de Hasan'ı oynatmıyorum o zaman. Hanım farkında bile değil Sağdan ve soldan sürekli top kesiyoruz ama bu kez hep bel hizasında ve sert atıyoruz. Senderos filan boşa çıkıyor böylece. Emre ve Yıldıray adam eksilterek geliyorlar. Pres almış başını gidiyor. İsviçre hiç çıkamıyor. Biraz da şımarmışlar. İlk maçta sektörün tüm vecibelerini yerine getiren, "para aklama cennetinin medeni geçinen ve iki dünya savaşına da girememiş korkak cengaverleri" bu sefer çok zor durumda kalıyorlar .Bizim 10, bilemedin 15 dakika süreceğini sandıkları presimiz ve baskımız ardı arkası kesilmeden sürüyor. Bir ara gözüm tabelaya ilişiyor ve 1-0 görüyorum lehimize. Hayda.. Ben golü görmedim ki yahu... Ama olsun. Öne geçmişiz neticede... Hanım yanımda keyifle uyuyor ve meselenin farkında değil tabii. Allah'tan rüyamda bir aksakallıyla konuşuyorum. Temizim yani. Düdük değil flüt sanki Hakem de muazzam çalıyor. Sanırsınız ki, Belçika flarmoni orkestrasının şef düdükçüsü. Bu kez görüyor bizim göremediklerimizi bile. İsviçreliler sinirleniyor. Seyircimiz ise "ölmeye geldik - dağ başını duman almış - duy sesimizi" gibi Türkçe ve sadece bize bir şeyler ifade eden bazı saçma sapan şarkıları bırakmış, maçı hakemin ve rakibin üstüne yığıyor. Islık ve protesto efekti ile tepkisini doruklara çıkarıyor. Boğuyoruz adamları. Ardından ikinciyi yapıyoruz ve maç baştan başlıyor. Hakem onların ofsaytını olmadan yakalıyor, bize de her faulü attırıyor. Belli ki, Almanya'ya gidemesek bile, İsviçre'yi gittiğine pişman edeceğiz. Soytarılıkla değil, adam gibi oynayarak kazanmaları gerektiğini anladıklarında maç oluveriyor: iki. Çıkmak zorunda kalıyorlar ve gerisi cehennemden naklen yayın... Lobimiz yok, fobimiz var Bunu ben söylemiyorum, benim aksakallı rüya rehberim söylüyor. Diyor ki: "Şenes sandığınız kadar etkili değil. Gurupta da, play-off'ta da sizi hakemler kolayca yedi bitirdi. Hakem değiştirdiler gördünüz eyyamcıyı. UEFA, Şenes beye, 'sen karışma öyle her şeye, bir kenarda otur oturduğun yerde' diyor. Ama siz onu, o size kendini çok önemli sandırdığı için, çok şeyi halleder sanıyorsunuz. Sizin lobiniz falan yok. Eskiden fobiniz vardı, şimdilerde geri geliyor. Hobinizi fobiniz yaptınız tekrar. Uyan oğlum" diyor bana... Ben yorganımı başıma kadar çekip rüyamın kalan kısmını, maceramın sonunu görmeye çalışıyorum. Uyku yarın geceye kadar haram bana. > S-ÖZ KAHRAMAN olmanın yolu, önce KÖTÜ birilerini bulmaktan geçer. Ümit Aktan > Başka yolu yok Birincisi herhangi bir yabancı madde atmayacağız. İkincisi maç başlayana kadar çıt çıkarmayacağız. Üçüncüsü marşlarını büyük bir saygıyla dinleyeceğiz. Amaaa.. Ondan sonraaa... Stadı başlarına yıkacağız. Maç oynanırken canlarına okuyacağız. Öyle saçma - sapan, abuk, hatta aptal salak marş veya sloganlarla değil, her taç atışını, her korneri, her düdüğü ve her yavaştan alan artistlik numarasını durmadan, nefes bile almadan ıslıklayacağız. Top bizdeyken gürleyecek, onlarda iken ise ıslıklayacağız. Bunu, "sponsor ve davetiye" seyircisi bile olsanız yapabilirsiniz. 90 dakika efendiliği bir kenara koyup ıslık çalabilirsiniz. O stadı hakemin, UEFA'nın, İsviçre gibi bir ordusu bile olmadan kahramanlık taslamaya kalkan ırkçı şovenistlerin başına yıkabilirsiniz. Böyle yaparsanız, bizim çocuklar iki tane bulur. Hakem de bize ilk maçtan bir penaltı borçlu. Etti mi üç. Bizi medeniyete davet eden "Avrupalı Türk yazarlarımız ve yorumcularımız" orada yapılan vahşeti görmezden gelmeye çalışıyor. Biz Alman'a iki ıslık, İngiliz'e azıcık ve ucundan yuh çektik diye ceza aldık. Nasıl da kullandılar bize karşı hatırlayın lütfen. Bizimkiler ise hala, "Hakan oynamalımıydı? Tuncay mı Nihat mı forvet arkası olur? İkili mi hücum?" Gibi bilimsel safsatalarla medeniyet sınırlarında geziniyoruz. Beyler... Anamızı ağlattılar. Döve döve oynatmadılar. Kulübemize Magnin kartlık hareket yaptığında 0-0, penaltımız verilseydi durum 1-1 oluyordu. Hangi medeniyet? Yarın gece medeniyeti en vahşisinden ıslıklamaya ne dersiniz?.. > Yumoş Luboş Slovakların parlak çocuğu Luboş yapacağını yaptı. Ahmet Çakar benim gibi düşünüyordu ve haklı çıktı. Erzik'in ise bizi nasıl da kandırıp oyaladığı ortaya döküldü. Hakemin kaşarı bu işi nasıl da kolayca yapıyor değil mi?... Bizim Seyircimiz nedeniyle, bizim Almanya'da olmamız gerek diye düşünüyoruz ama asıl gerekçe şudur: Bizim seyircimiz nedeniyle Almanya'da olmamızı istemiyorlar. Orada zaptedemeyeceklerini düşünüyorlar Henüz Avrupa Birliği'ne girememiş üç milyona yakın müslümanın, Almanya'da Avrupa Birliği'ne girivermesinden korkuyorlar. Onun için hakem değiştirip maça YUMOŞ katıyorlar. Jöleli saçını sevdiğiminin Slovakı... > POST-İT İsviçre, organize suçlar merkezi olup, tüm terör örgütlerinin paralarının deposu olan bir ülke olarak korkaklığın doruklarında dolaşan, kimliksiz ve kişiliksiz, üstelik ırkçı ve şovenist, futbolun evrenselliğini reddetmiş, UEFA Genel Merkezi'nin Cenevre'nin bir caddesinde olmasına dayanarak, sadece bir maç kazandı. Sakalımızı kestiler. Dört günde nasıl da uzadığını görecekler yarın gece... Sakalımızı kestiler. Biz de onların... (Hiç de medeni olmayan bir Türk) > Medeniyetsizlik onlarda. Hatta cibilliyetsizlik de onlarda. Bizim jön Türklerimiz ise Orhan Pamuk'tan beter bir hayranlık içinde. Onları da yeneriz evvelallah.