Haysiyet krizi ve linç kültürü

A -
A +
* Rakibine verilen cezayı az, kendi cezalarını fazla bulanlar... Görüntüden yararlananlar ve yararlanmak isteyenlere kızanlar... Her düdükten çıkar umanlar, umduğunu bulamadığında ise ortalığı birbirine katanlar... 


Kalp kırmayı bir on sene geride bıraktık, kafa kırmayı bile az bulmaya başladık.
'İşine geldiği gibi davranmak' futbol anayasamızın birinci ve değiştirilemez maddesi haline getirildi.
Türkiye'nin Futbol Federasyonu Başkanı, aleyhine bağırılmayan tek stadının mülk sahipleri bile artık 'federasyon' kelimesini telaffuz etmeye başladı.
Açıkça değil ama artık hedefi göstermeye 'hissettirerek' başladı.
Aba altındaki sopa çıktı ortaya...
Aksesuar takımları 'bir şekilde' geçerek ama rakibinin takılmadığı zamanlarda öfkelenerek anayasanın birinci maddesini işlerliğe koymaya başladılar.
Kimse 'kendi işine' bakmıyor artık...
'Rakibini kollamak' oyunu masaya getirerek tamamen 'belden aşağı' vuruşlarla sürmeye başladı.
PTT 1. Lig'in kırıp döken maçları, bir üst ligin kafa göz yaran maçları ve bunları organize edenlerin; alt düğmeyi yanlış ilikledikleri ve iliklemeye de devam ettikleri için iki yakası bir araya gelemiyor... 
Haysiyet kalp krizi geçiriyor...
Haysiyeti koruyup kollamakla görevli olan 'oyunu oynatıcı' ise son haftalarda masalardan ve oyunculardan gelen şikâyeti önleyemez oldu.
Bu da açık açık bir linç kültürü oluşturmaya başladı...
Avrupa'dan gelen cezaları ve itirazların reddedilmesinin acısını; kendi ülkesinin spor hukukunu dibine kadar zorlayarak çıkarmak, 'kendi çöplüğü' gördüğü yerde 'alnı kıran, başı kesen' tavrı sürdürmek, linç değil de nedir?..
İşin çıkmaz tarafı ise; 'haysiyet krizi' denilen illetin anjiyo gibi bir önlemi de yok.
Adamı götürür...
Futbolumuzu da götürdüğü yer belli zaten...

S & S
İkisi de fenomen...
İkisi de gerçek birer efsane...
İkisi de sezonun onda birinde oynayıp onda onunda kendini hazır tutan iki mükemmel profesyonel...
İkisi de taraftarının gadrine uğramakta pek mahir...
Biri Melo'nun, diğeri Meireles'in sahip olduğu toleransın yüzde birine bile sahip değil...
İkisi de bugüne kadar kimseye tükürmedi mesela...
İkisi de vazgeçilmez...
İkisi de her hocanın bir türlü vazgeçemediği iki adam, her ne kadar tribünleri ilk hatalı pasta hemen vazgeçiverse bile...
Sabri ve Selçuk...

PLAY-STATION
Bir futbol takımını asla 'koşu mesafeleri' ve istasyon çalışmasındaki 'anaerobik kapasitesi' ya da '5 e 2 top kapmada yaktığı laktik aside' göre oluşturamazsınız.
Oyuncunun maç sabahı 'merdivenleri nasıl çıktığı' ve 'kahvaltı sofrasında kendisini yedek bırakana çay koyması' gibi ölçüleri dikkate almalısınız.
Futbolcu insandır...
Daha önemlisi futbolcu çocuktur...
Saklambaç oynayan ve oynarken hile yapan, kaybedince de ağlayan bir çocuktan tek farkı ise; bacaklarının daha kıllı olmasıdır...

S-ÖZ:

'Bir yıllık varlık istersen buğday, on yıllık varlık istersen bir ağaç, yüz yıllık varlık istersen bir insan yetiştir' Çin Atasözü 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.