Hele dadaş daş misen... Dolu misen boş misen...

A -
A +
Erzurum dolaylarından derlenmiş en az 150 yıllık bir halk türküsünün girişidir. O gün ben de bu türkünün bir anısıyla açtım oturumu.Erzurum Atatürk Üniversitesi sahnesinde...
Ağırlığı 'geleceğin iletişimcileri' diyebileceğim, aklı başındanın da ötesinde bir ciddiyetle izleyen ve adeta konuşanın içine bakan, sorusunu karşısındakinin yüreğine akıtan bir genç kitlenin karşısındaydım.
Bu kadar seneme rağmen ayaklarım titriyordu.
'Marka şehirler' kapsamında 'iletişim prensipleri' ana başlığı altında toplayabileceğim bir paneldi.
Basın İlan Kurumu tarafından yapılan bir organizasyondu ve Genel Müdür Sayın Mehmet Atalay'ın konuğuyduk.
Protokol konuşmalarının ardından rektörümüzün ve Profesör Metin Kazancı'nın 'damardan' konuşmasının ardından panele geçtik. O konuşmanın ana fikri ise muhteşem bir kütüphanenin boş olması ve öğrencilerin kitaptan edinmek yerine 'google amca ile yetinmesi' hakkındaki sitemdi... 
Vee konuşmalar...
Türkiye Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Nuh Albayrak 'Gazeteciliğin ve haberciliğin günümüzdeki durumunu' büyük bir içtenlikle anlattı. Öz eleştiri de yaptı. Tek kelimeyle iyi hazırlanmıştı...
Sonra Ekrem Kızıltaş 'okur profili ve günümüzün beklentileri' üzerinde yoğunlaştı...
Dolu dolu konuştu...
Ardından Ergun Hiçyılmaz belgeli gazetecilik üzerine geçmişten anılarla süsledi gündemi. Basın İlan Kurumu tarihinde yer alacak bir belgeyi de Sayın Genel Müdüre hediye etti.
Son olarak da 'sanal gazetecilik' konusunda 'en son haber. com' adlı haber sitesinin patronu Serkan Kalemciler aldı sözü.
Geleceğin gazeteciliğinin zamana karşı bir yarış olduğunu pek güzel anlattı...
Sonrası soru-cevap...
İnanılmaz terlettiler bizi...
Dimdik sorular sordular...
Kıvırmadan cevaplar istediler ve aldılar...
Elle tutulacak kadar belirgin soru ise 'Biz iletişim okuyanlar nasıl gazeteci olma fırsatını yakalayabiliriz, böyle bir şansımız var mı?' şeklindeydi... 
Gelecek çoktan gelmiş...
Sonra beni alıp üniversitenin konferans sınıfına soktular. İnanın bir tek koltuk bile boş değildi ve ayakta izleyicim vardı...
Bulmuşum kalabalığı ve can kulağıyla dinleyenleri; bırakır mıyım yakalarını...
1954'ten girdim, hakemliğin ne olduğundan çıktım.
Muhabirlikten girdim, yorumculuktan çıktım...
Çok da alkış aldım...
Hayatımda bu kadar çok fotoğraf çektirmemiştim...
İki seans yediğim 'cağ kebabı' etkinliğinden ise söz etmiyorum...
Bildiklerimi verip kilo aldım; anlayacağınız... 

Kimin penaltı, kimin frikik atacağını bile belirleyemeyen bir takım, Sivas karşısına çıktı ve Kasımpaşa deplasmanına gidecek. Arada da Madrid'e gidip bir de Juventus'u ağırlayacak.
2014'e girerken 'restorasyon' bile kurtaramayabilir bu takımı... 

S-ÖZ: 
'Zayıf daima adalet ister, oysa kudretlinin umurunda değildir bu...'  (ARİSTOTELES)

İtalya'ya başka, düzeltilerek içeriye başka konuşan ELEMANCİNİ, belli ki; uyarı düzeyinde bir 'düzeltme' almış. Yani sarı zarfı vermişler eline... Eeee, kurumsallık budur! 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.