Bir önceki maç tarafından her yerinden dürtülmüş iki takımın elektrik yüklenmiş taraftarları önde ne denli "sağlıklı" bir maç oynayacağı merak konusuydu. Bursaspor çabuklarını öne atmış belli ki pres yapmadan oynayacak, önce rakibin gazını alacak sonra da Turgay'ı filan oyuna atıp üç puanı alacaktı. Galatasaray daha başlarken oturtmaya çalıştığı "önde"oynamanın tüm risklerini üstlenecekti. Sercan, Volkan ve Ozan İpek'e atılan uzun toplar sonuç vermeden geçtik ilk çeyreği. Araya oynananlar belki ama onlarda da Bursaspor'un hünerinden çok Elano'nun pası atacak olanlara uzak kalması nedeniyle sonuç vermedi. Galatasaray'ın hücumları da hep Dos Santos'ta bitti ama o çocuk da belli ki sezonu gol atamadan kapatacak. Çerçeveyle arası hiç iyi değil Meksikalının ... İlk yarıdaki tablo, birer puanla çok şey kazanacağını zanneden iki takımın ikişer puanla neler kaybettiğini idrak edememesi nedeniyle aşırı temkinli oynandığı şeklinde bir görüntü verdi. Ayrıca en etkisiz maçını oynayan Keita'nın tüm tercihleri de hatalıydı. Sonra bir ara maçı kaleci Aykut ile Sercan arasında oynadık yine sonuç yok. Bir ara Elanooyunun iki yönünde de etkili oldu ama nafile. Biri Jo ile diğeri İglesias ile şuursuz oyunun gol fırsatlarına göz diktiler ama o da boşuna çaba olarak kaldı. Tesadüfen atan biri maçı alıp gidebilirdi artık... Galatasaray aleyhine her çaldığında "hırsız yakalamış gibi"davranan ama konuk aleyhine "melodik düdükler" çalan Bünyamin Hoca'yı da boş geçmeyelim. Bunların hepsi maçı izlediyseniz, farkında olduğunuz şeyler ama ben 35. dakikaya takıldım kaldım. İvankovyere fena düştü ve faul yok. Rakibiyle teması da yok. Yerdeyken top elinde ve oyunda. O da sakatlanınca kornere bıraktı ve tedavisi başladı. Sonra ayağa kalktı ve oyun nasıl başladı?.. Bir atışla... Niye korner değil?.. Bula bula bunu buldum tartışmaya değer!..