Geçtiğimiz yazıyı Galatasaray yönetim kurulunun 'arıza' veren yapısına dikkat çekerek oluşturmuştum. Olumlu tepkiler daha fazla olmak üzere sitemler de aldım. Nitekim sonunda başkan da çıktı ve kendince bir açıklık getirdi..
Bayılırız biz ne yapıp edip tarihe geçmeye...Letonya'yı 50 sene yenemeyip bir kez daha yenemeyerek tarihe geçeriz.
Hollanda'ya öyle pek 3 atmak kolay değilken 3 çakan takım olarak da tarihe geçeriz.
Bunun tarihi bir zafer olduğu gece ülkenin bir başka yerinden gelen acı haberle, kutlayamayan bir ülke olarak tarihe geçeriz.
Sonra 58 sene yenemediğimiz İtalya'yı potanın altını dört döndürerek yener ve bir kez daha tarihe geçeriz.
Dev yenmek isteriz...
Bizden daha mağrurları yenmeyi severiz...
Onlara karşı hem mükemmel savunur hem de çok coşkulu hücum ederiz.
Bir milli maçta ligimizden 15 oyuncu filan olur sahada ve biz yine ligini kimseye pazarlayamayan bir ülke olarak tarihe geçeriz.
Bir de Ömer Söztutan'dan bir alıntı ile tamamlayayım...
Galatasaray; transfer ettiği futbolcuyu transfer edemeyerek dünya futbol tarihine geçer.
Galatasaray'ın açmazı
Çok önemli bir 'masraf kısma politikası ile kadroyu korumak' arasında bir beceri olduğu kesin.
Ancak çok teknik bir olay olan 'futbol kulübü idaresi' kesin.
Bunun çaresi yönetim kurulunu biraz takviye, biraz profesyonellerin katkısı sağlanarak tedavi etmekten geçiyor...
Daha da önemlisi 'feci halde sınıfta kaldıkları algı oluşturma' meselesinde 'ölüp yeniden doğma' zamanı gelmiştir.
Galatasaray taraftarı dik duran, kendini ezdirmeyen, saldırmayan ama saldırı olduğunda da yıkılmaz bir duvar oluşturan bir yönetim görmek istiyor.
POST-İT
Milli Takımı tekrar hepimizin takımı yapmak konusunda Anadolu'ya başvurmak çok doğru bir hamle olduğunu Konya'da gösterdi.
Ama adım gibi biliyorum ki metropollerde oynanacak ilk maçta tribünler kendi futbolcularının peşine takılacak, rakip takım oyuncularını ise yeniden kahredecek.
S-ÖZ: (Nietzche)
"Ne kadar yükseIirsen, uçmayı biImeyenIere o kadar küçük görünürsün."