Hiç 2. el olmamış bir adam

A -
A +

HAKEM DÜDÜĞÜ ELİNE ALDI 70'li yılların sonu... Florya izbe... Florya metruk... Henüz yerleşim oraya kaymamış bile... G.Saray tesis diye bir toprak sahaya kavuşmuş. Bu toprak sahanın karşısında ahşap panjurlu bir evde kirada oturan bir çocuk, imrenmiş top oynamaya... Gitmiş G.Saray'a yazdırmış kendini... Ve başlamış orada top oynamaya... Çocuk güçlü - kuvvetli ve çok hırslı. Belli ki çok da eksiği var. Almışlar araya ve oynatmaya başlamışlar. HAKEM DÜDÜĞÜ AĞZINA GÖTÜRDÜ 80'li yılların ilk yarısı... Tesislerde çalışan azman çocuk kaleye attığı şutla 20 senedir olduğu gibi kaleyi tutturamaz ve kalenin arkasında yolun diğer tarafında bulunan evinin camını aşağıya indirir. Küçük kardeşi Mert, camdan onu seyretmektedir. O cam tam 7 kere kırılır. Ve alın teriyle kazandığı ilk parayla ahşap panjurları pimapen yapar. Sonra biraz daha kazanınca o evi alır Bülent Korkmaz. Artık takım için düşünülmektedir. HAKEM NEFESİNİ İÇİNE ÇEKTİ 80'li yılların ikinci yarısı... Takımı Derwall'den devralan Mustafa Denizli, Monaco'da Monaco ile oynayacağı maçta bir adamdan çok korkmaktadır. O adamın adı Fofana'dır. Çağırır 17 yaşındaki Bülent'i ve der ki, "Bu adam adım atmayacak." 17 yaşındaki genç o gün artık evinin camını kırmayı bırakır ve Fofana'nın kalbini kırar. Fofana balık gibidir. Esir tüccarlarının Afrika'dan ilk getirdiği siyah kölelere benzemektedir. Vurdu mu devirmektedir. Ama Bülent kariyerine o gün başlar ve Fofana'yı iptal eder. HAKEM NEFESİNİ DÜDÜĞE ÜFLEDİ 90'lı yıllar bitmiş... Ona topa vurabilmeyi, 2 metre öteye pas verebilmeyi hâlâ öğretememişler. Ama bütün hocaları onun içinde yanan dürüst bir ateşi fark etmişler ve onu hep alevli tutmuşlar. Bülent Korkmaz'ın omuzu çıkık. Kolunu boynuna asmış. Takım 10 kişi. Üstelik atılan da Hagi. O acısının farkında bile değil. 15 yıl boyunca onun top oynamadığını, affedersiniz ama topla zina yaptığını o gün bir daha anlamışlar. Tekmeye kafasını sokmuş. Türkiye Ligleri'nin en uzaktan atılan golünün altına da imza koymuş. Hocaları, elleri avuç içi yere bakacak şekilde jestler yaparak sakin olmasını söylemenin Bülent Korkmaz'da hiç bir işe yaramayacağın hâlâ keşfedememişler. HAKEM KESKİN BİR DÜDÜK ÇALDI Sonuna geldiğinde bir daha kanıtladı ki, o asla bir garaj arabası olmamıştır. Çarpık çurpuk, kırılıp dökülmedik yeri kalmamış, defalarca kaportası düzeltilmiş bir emektardır. Hanımdan ve doktordan asla satılmamıştır... Doğan görünen Şahin değil, ne görünüyorsa o olmuştur. HAKEM ÜÇ DÜDÜK ÇALDI Çağır be kaptan... Çağır da senin kaptan çıkacağın o son maçta kadroyu bir daha okuyayım... Senin ismini anons edeyim ve o günü o taraftarla birlikte yaşayayım da G.Saray'da barış sağlansın. Giderken son bir iyilik daha yapmalısın. Kale arkasındaki o ateşi ancak senin içindeki ateş yakabilir tekrar. Maç bitti... POST-İT Bu akşam Milan maçını kaybedersem nereden teklif almış olsam acaba? (Christoph Daum) ------ * Handikap Hani şu atlara konan fazlalıklardan söz ediyorum. Yarış daha cazip olsun diye çok favori olan atlara ağırlık bindirirler ve yarış daha zevkli olur. Özellikle bahisçiler için... Türkiye Ligleri hep "maiden" başlar, hep "handikap" vererek sürer. Benim tuhafıma giden, F.Bahçe biraz geride kaldıysa rakiplerine bindirilen ağırlıklar Fener öne geçtiği zaman niye kaldırılmaz ve aynen handikap olarak tutulur? Mesela bir takım İstanbul'a gelmeden bir hafta önce Anadolu'nun bir yerinde doğranıverir. İşte bu bana biraz adaletsizlik gibi geliyor. ------ * Kanal A Pazar gecesi Sochaux - Marsilya maçını anlattım. Ribery döküldü. Hakem Colombo bizim en kötü hakemden daha kötüydü. Ama bir şey vardı ki, bizden çok iyiydi. Yakın çekimler ve detaylarla evde maç seyretmek daha avantajlı hale getirilmişti. Hep stada gitmek daha avantajlı diye düşünürüz ama Fransız'ın yayınında en ufak bir mimik ve jest kaçmadığı gibi ne kadar ayrıntı varsa evimize getirildi. Maça giden biri bunları asla yakalayamazdı. Bizde yayın yapan kuruluşlara, teknik imkânlarını zorlayamayanlara, özellikle yayıncı kuruluşa, Fransa Ligi'ni izlemelerini tavsiye ediyorum. Bir çok yönden bizden geride olabilirler ama ben Kanal A bünyesinde pazar geceleri anlattığım Fransa Ligi maçından öyle bir zevk alıyorum ki, stada gitmek değil, evde seyretmek tercihim oluyor. ------ * Fenerliyim Bu gece ben Milan'ı tutanlardan değilim. Oturduğum, anlattığım ve yazdığım yer değişsin, bana sahayı daha iyi gören bir yer versinler diye en azından Fenerliyim. G.Saray ve Beşiktaş nasılsa becerecek. Ama F.Bahçe zoru, hatta imkansızı, kendisi kadar olduğun-dan daha çok, bu ülke için becer-mek zorunda. ------ * Yok bööle bi şey!.. Yattara'nın sahada her yaptığı için "Yok bööle bi şey" deyimini rahatlıkla kullanabiliriz. Pazar günü attığı penaltıda bir kalecinin soluna atacağına nasıl iknâ edilip, sağ ayak içiyle sağına nasıl atıldığının inanılmaz teknik bir becerisini gördük. Yıllar önce Özkan Sümer'e şimdi Rize'yi çalıştıran Metin Yıldız'ı, o zamanki adıyla Büyük Metin'i neden bir oynatıp bir oynatmadığını sormuştum. O da bana "Yazmayacaksan söyleyeyim Ümit" demişti. Ve şöyle bir açıklama getirmişti: "Bu Metin var ya, öyle bir futbolcu ki, rakibin anasını ağlattığı gibi benim de anamı ağlatabiliyor. Hangisini yapacağını önceden bilsem, ona göre karar vereceğim. Koyuyorum kadroya, bakıyorum kimi ağlatıyor, ona göre ya oynatıyorum, ya alıyorum." Galiba Yattara da bööle bi şey! ------ * S-ÖZ Yaşadığımız hayatın en zor yaşı, yaşamakta olduğumuz yaşımızdır. ------ > Daum'un Milan maçında puan aldıktan sonraki açıklaması: "Türkiye'de son 2 yılın şampiyonu olan bir takımdan teklif aldım."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.