Buna en çok hakkı olanlardan biri olduğuma inanarak bunları yazıyorum. Hiddink adı ilk ortaya atıldığında, gelmiş gibi yapıp bizden aldığı paraları sayarken bir taraftan da Rusya'dan üç beş kuruş daha koparmaya çalıştığı yaz başında da karşı çıkmıştım. Belçika'yı yenerken de, Türkiye ligini evinin çalışma odasından izlerken de karşıydım, Almanya maçının üç gün öncesi bu köşenin bir hafta önceki sayfasında da karşıydım. Hiç kıvırmadan tavrımı koymuştum... Almanya maçını kazansak bile asla inanmadığım ve bizi "iş bilmez" veya "kifayetsiz" hatta; bu yaşta lafımı niye esirgemem gerekir ki, bizi "aptal" sanan bu adama karşı tavrım değişmezdi. Ben bu yazıyı yazarken Azerbaycan'ı henüz yenmemiştik. Belki de zor yendik. Veya ezerek yendik. Ama ben, şu sıralarda herkesin katıldığı gerçeği, biraz daha ağırlaştırarak kendimi de katılaştırıyorum. Bu adam, muhteşem bir "emekli ikramiyesi" alarak bizimle dalga geçiyor Bakın... Toplam maliyeti 11 milyon euro... Toplam 6 kez Türkiye'de stada gidip maç izlemiş... Toplam 7 takımı çıplak gözle izlemiş... Toplam; şu son iki maçın kadrosunda çıplak gözle seyretmediği tam 8 oyuncu var. Sabri, Hakan Balta, Arda, Aurelio hep kanına girdiği oyuncular. Dün gece kim bilir kimleri mahvetti... Umarım çabaları bizi önümüzdeki yıllarda Güney Kore seviyesine çıkarır... Veee... Bu adam hayatının hiçbir döneminde dünya üçüncüsü olamamış, hatta Avrupa kupalarından birinde paralel başarısı tartışılır, statü değiştirip Okyanusya grubunda olması şartıyla Avustralya'yı kabul etmiş, Güney Kore'yi Dünya Kupası'na götürememiş, tersine; ev sahibi olduğu için Güney Kore onu Dünya Kupası'na götürmüş... Avrupa şampiyonasında biz yarı final oynarken Hiddink, koca Rusya ile elenmişti ve evinde bahçe suluyordu yaz günü... Biz ise; bunların çok üstünde işler başaran iki hocayı teneke çalarak göndermişiz, hatta "gensoru" bile vermişiz Meclis'e. Başbakanı boynu bükük oturur bırakmış, Merkel "çak" yaparken... Utandırmış hepimizi... Biz ise şimdi kalkmışız, "oyuncuların da oynaması gerekirdi ama" toleransının doruklarında dolaşıyoruz. Ancak, şu anda bulunduğumuz durum ve puan sayımız, benim bu adamın çapını inkar etmemi sağlayamıyor maalesef. Şimdi 6 ay rahat... Mart ayına kadar Maldivlerde golf oynayabilir. Sırtüstü yatıp benim garip ülkemin eurolarını götürebilir çuvalla. Ama yine de bu işin bir tek iyi tarafı var: "6 ay" maçımız olmadığı için Başbakanımız o "ezik" resmin bir parçası olmayacak... -------------------------------------- Aşağıdaki başlığı, belki yazıyı iyi bir şeyler yazdığımı sanarak ona aktarırlar diye attım. Tribünlerin haykırdığı ama işler kötü gidince hemen tersini söylediği, eğer muhatap bir yabancı ise korkusuzca "go home"a çevirdiği bir söylemdir. Memleketinde golf oynayarak bizi yapılandırmasını hazmedemediğim için meseleye böyle bakıyorum. Çünkü, biz ona "level" atlattık aslında, onun bize sınıf atlatmasını bekleyerek. -------------------------------------- Arda sen de bizim her şeyimizsin... Geçmiş olsun Arda... Sen G.Saray'dan öteye Türk futbolu için bir tek taş pırlantasın ve bir an önce senin "rakibinin içinden geçerek" rakip kaleye gidişini seyretmek ve yazmak istiyorum. Buraya kadar olan bölüm için senin hayranlarından biri olduğumu itiraf etmekten onur duyarım... Amaaaa... Ameliyata gitmeden önce şu lafı etmeyecektin: "Bu sakatlığı G.Saray taraftarına olan bağlılığım nedeniyle yaşıyorum. Yaptığım tüm fedakarlıklar bu taraftar içindi..." Bunu demeyecektin... Son oynadığın maç Belçika maçıydı... Sakat döndün... Tam 5 hafta Florya'da idmanı bırak, koşmayı geçtim, hızlı yürüdüğünü gören bir tek Allah'ın kulu yok. 5 hafta sonra Almanya maçı için koşa koşa gittin, sonra ilk idmanda yüklendin ve pubisi patlattın. İki Hiddink macerası arasında G.Saray için ayak başparmağın bile zorlanmadı. Belki menajer, belki milli duygular, belki kendi pazarın için, diyemem ki "para ve prim" için; çünkü paranın canına okumaktasın, ameliyat masalık oldun. Taraftar sevgin olsaydı derdin ki: "Kusura bakma Hiddink, kasıkta problem var, takımım için ben gelmeyeyim, siz oynayın, gelirsem elinizde kalırım ve taraftarıma yazık olur..." Hiddink'in yerine Fuat Akdağ geçsin... Hoca değişikliği gerekirse NTV Spor Müdürü Fuat Akdağ'ı öneririm Hiddink'in yerine. Almanya ve Azerbaycan maçlarını fark atarak kazandılar. Müthiş bir "yayıncı kuruluş" örneği verdiler, kutlarım. Berlin ve Azerbaycan'a konuşlandılar, radyolarını ve televizyonlarını beslediler ve en önemlisi sahada idman varken bana konuşan adamları değil, oradaki oyuncularımı ve seyircilerimi gösterdiler. Ayrıcalık sundular bana... Fuat Akdağ'ın teknik direktörlüğü, ekibini "sevk ve idare" etmesi Hiddink'ten iyiydi. Kaptan Haluk Yürekli, takımın yıldızları Sergen-Rıdvan çok formdaydı. Mustafa Doğan kendini aştı. Löw'le bile röportaj yaptılar. Maç yayınında erken gelen sesi hemen onardılar ve arayı Ersin'le "anında refleks" göstererek kapattılar. Ercan'ın golü yok ama yine de çok iyiydi. Fark attılar tüm rakiplerine ve benzerlerine... POST-İT Hidding dedi ki, "Dünya sıralamasında 23'üncüyüz, sıralamanın 3'üncüsüne. Abartmayın." Ama daha iki yıl önce o dünya üçüncüsünü üstelik turnuva yarı finalinde elimizden bir hakem almıştı. Ve ilk 10 içindeydik o maçın ardından. Adam haklı... Çok abartıyoruz... S-ÖZ "Sığlığın tek sığınağı ciddi görünmektir..." (Oscar Wilde) "Federasyon ve ben istersem ayrılmamız bir dakika sürer" dedi Hiddink. "Birinden biri istemezse bu bize kaça patlar?.." diye sorasım geldi birden...