Bırak seni; senin yanında kalabileni, senin başardıklarını unutmayanları, senin savunulacak yanlarını görmek isteyenleri bile "maymun" etmeye formatlanmış bu alem şimdi bile biat etmeyi bırak, hâlâ daha "gıcık" kusmaya çalışıyor. Elindeki malzemeden en iyi işi çıkardın. Kimse; ne fırtınalar atlattığına bakmazmış, hocam... Gemiyi limana geri getirip getirmediğine bakarmış... Hâlâ fırtınalara takılıp kalmış zevat uğraşmayı sürdürüyor ama... Sen, hırsına mağlup olabilen, içimizdeki en Akdenizli, ancak hırsını kullanıp herkesi mağlup edebilen en soğukkanlı İskandinav'sın. Hiç top oynamamış, sen 96'da başardığında "suya buu" diyen adamların, top işini sadece kıllı erkeklerin peşinde koştuğu topun analizleri olarak gören delikanlıların, kıskananların, düşmanlıkları hiç bitmeyenlerin dilleri gözünden çıkıyor şimdi... Başarıya aç oldukları için ekmeğine göz dikip çalmak isteyecekler ile seni kahpece duygular besleyerek öpmek isteyecekleri; sen benden daha iyi bilirsin hocam. Her ne doğrarsan aşına, o çıkar kaşığına... Senin takımının Malta ve Moldova'yı yenemediğine takılıp kaldı onlar. Onları yenmiş olsaydın, yani işler "yolunda" gitmiş olsaydı, sen bu Norveç maçını yine aynı "ahval ve şerait" içinde oynamış olacaktın, haberleri yok. Normallerin olduğu yerde, Norveç, Bosna'yı Norveç'te yenmiş olmamalı mıydı?.. O zaman yine bizimle birlikte olacaktı puan cetvelinde... Ama onlar Bosna'ya 1-2 yenildiler kendi evlerinde ve kimse hocanın kimliğini, oyuncuların kişiliğini, hoca ve Federasyon Başkanı'nın istifasını sorgulamadı. Biz bir basamak önümüzdeki takıma, rakip sahada, üstelik bayramında 4 attık. Kimse Nikopolidis'in yaşam biçimini kurcalamadı, "Gekas bu takımın adamı değil" veya "Otto Rehhagel hemen git" filan demedi. Yıkmadı kimse... Yapmaya çalıştılar hep... Kılavuzu horoz olan kümeste geceler... En kolay iş; maç bittiğinde skor tabelasına bakıp, oyundan bazı bölümleri hatırlayıp eleştiri yazmaktır. Şu anda Norveç'in hocasının istifa etmesi, Carew'in yaşı ve milli takımı artık bırakması gerektiği, İversen ve Pedersen'in çıktığı kızların kimliği yazılıyor olmalı... Hayır... Araştırdım... Malta maçının hazırlıklarını tamamlamışlar ve bugün Malta'ya geçiyorlarmış. Maça göre ihtiyacı olsa, emekliliği gelmiş eski bir yıldızını bile alır oynatır adam. Çünkü bu kadar teknik bir işi en iyi o bildiği için o, takımın başında. Bilgiye hürmet edilen bir sektör orası. Ama görevden ayrıldığında ona hemen bir gazete köşesi, ya da TV programı vermeyecek kadar da bilinçli gazete ve TV yöneticileri... "Herkes kendi işini yapsın" yani... Kimse "İbrahim Kaş'ı sağda sakın düşünme" demedi. Gökhan Gönül'ü gördükten sonra "İbrahim ile başlamak hataydı" dedi. Oyunu seyretti önce, sonra bir fikir sahibi oldu ve yorum yazdı... Oyun başlarken hiçbir fikri yoktu çünkü... >> Gazap gelince akıl gider Milli takım sahaya dizildiğinde, veya oyunu oyarken, hele oyun bittiğinde bir takım gözlüğü ile bakarsanız hiçbir şey göremezsiniz. Bir Galatasaraylı, maça o kimliğiyle baktığında Arda'yı ve Servet'i görür, "niye Ümit yok" diye sorgular. Hatta Fatih Terim'in geçmişinden, Emre'nin kökenlerinden zevk alır. Emre Aşık bile mutlu edebilir onu Melih Gökçek'ten daha fazla. Bir Fenerbahçeli baktığında Gökhan Gönül'ü görür sadece. Volkan'dan gururlanır... Selçuk Yula maç yazısında üç isim kullanır sadece. Gökhan, Volkan ve Aurellio... Bir Beşiktaşlı ise "Fatih beni dinledi ve başardı" görür bu oyunda. Ben hepsine birden bakarım ve bir "takım" görürüm... Yarın da aynı görüşte oluruz inşallah... >> Dilden gelen elden gelirse her yoksul bey olur "Türk futbolu yeni çıkışını bir kulüp takımıyla değil, yine milli takımla başlatacaktır..." Bu sözleri KANAL A ekranlarında yapımcısı ve sunucusu olduğum HAYDİ MAÇA programında İlhami Şarkan Hoca söyledi. Üstelik Norveç maçından 1 hafta önce. "Sonra peşine takılabilen kulüpler 2-3 yıl içinde Avrupa'da finallere ulaşabilecektir" diye de eklemişti. İddialı ve riskli bir yorumdu bu. Ancak; Norveç maçından önce söylenmişti, maç oynandıktan sonra herkes tarafından söylenenler. 1996'da milli takım başardı, ardından 2000 UEFA ve 2002 Dünya Üçüncülüğü geldi. Şimdi 2008 yine Fatih Terim'in öne düştüğü, milli takımla bir kulübün 2 yıl içinde yakalayacağı büyük bir başarının sinyallerini alıyoruz. Bu kadronun çoğunluğu da Fenerbahçe'den oluştuğuna göre, hayallerin çok uzağında değiliz. İlhami'nin söyledikleri yıkan değil, yapan bir yorumdu... Tuttu da şimdilik... "Felaket tüccarları" ile "gamlı baykuşlara" duyurulur... >> S-ÖZ Kötü niyetlilerin tüm yükünü iyi niyetliler çekiyorsa, halk acı çekiyor demektir ve imparatora uyku haramdır... >> POST-İT Malzeme çıktı işte... Temmuz ayına kadar kös kös oturacağımıza, gidecekler ile kalacaklar arasında dolaşıp, muhtemel 11'ler oluşturacağız.. Ahkâm kesebileceğiz... Yeter ki; o takıma, "takım" elbisenizi çıkarın da öyle bakın... Temmuz'a kadar... Hiç kimse zamanın eskittiği düşünceleri uygulayarak,yeni bir kuşağı yönetmeyi başaramaz... Woodrow Wilson demiş...