Başta beklenen baskı var Galatasaray'dan.. Emre'ye ıslıkla gelen protestoyu bu genç oyuncu ayağında top tutmamakla cevaplıyor ama Fenerbahçe'nin ortada ve önde topu tutması gerekiyor. Sıkıntı burada.. Çözüm ise bu tür derbilerin en müthiş oyuncusu olan Selçuk. Her yere gidiyor ve ıslıklanmamak için oyuna girmekten kaçınıp, kaçak dövüşen Emre'nin yerine de oynuyor. Ümit Karan ise bu sezon ilk defa "çözümün bir parçası" olmaya kararlı. Güiza ise iki haftada ikinci kez çıktığı Ali Sami Yen'de işi bitirdiği kaleye hücum ediyor ama Torres yerine Semih'le yetinmek zorunda. Zaten arkalı önlü oynuyorlar. Bu nedenle "gecenin sırıtanı" olan Topal işi idare edebiliyor.. Kibarlığa 30 dakika dayanabilen oyun bir kıvılcımla çıkacak orman yangınına dönüverdi. Selçuk "N'oolur beni at" gibi oynamaya, Carlos onca deneyimin verdiği ustalıkla ve bildiği bütün hileli yollara başvurmaya başladı. Her düdük minik açık oturumlara ve sert münazaralara sahne oldu. Oysa Galatasaray'ın sallanan savunma göbeğine daha sakin saldırabilse, Fenerbahçe beklemediği ve pek ciddi olarak aramadığı golü çoktan bulabilirdi. En iyi adamı risk altında olduğu için mi bilinmez ama Selçuk'u oyundan alan Aragones gecenin sen iyi ama en agresif adamını eksiltmiş oldu takımından. İkinci yarıda Emre'ye olan "önlenemez nefret" Galatasaraylı oyuncuların konsantrasyonlarının kendi seyircileri tarafından bozulmasını ve rakibin rakip yarı alanda çok pas yapıp ciddi gol arayışlarını getirdi. Oyuna da Lincoln girdi.. Yine sorunun bir parçası mı yoksa çözümün bir parçası mı olacaktı?.. Onun çözüm denemeleri Lugano'dan yediği dayaklarla kesilen Galatasaray, ofsaytı kaçıran, açık faulleri es geçen ve bunların hiçbirini Kadıköy'de yapacak cesareti olmayan bir trio tarafından engellendi. Maçın sonları ise tadı kaçmış, atanın alıp götüreceği bir kaza golünü bekler gibi geçti. Benim böyle bir derbiyi bir kaza golüyle geçiştiresim olmadığı için benden bu kadar.. Ben hakemi şu nedenle eleştirebilirim... Kadıköy'de Galatasaray'a asla çıkamayacağı kadar arka çıktı Fenerbahçe'ye. En azından biradaki "eşit mesafe" duruşunu oralarda da görmek isteriz Fırat Bey..