Kara delikte kaybolmuş iki güzide kulübümüz yağmur altında buluştular. Rum Kesimi ile Kuzey Kesimi'nden iki kasaba gazisi takımımız, açık ve güzel bir oyunla başladılar. Ancak topun şiddetini ayarlayamama üstadı Necati ve Ümit sendromu, yerden ayağa modeli şık abisi olan Trabzonspor'u daha iyi gösteriyordu. Ama G.Saray'ı kara delikten çıkaran genç ve toy bir kalecinin böyle bir maça ve yağmura teslim edilmesi oldu. Gollerine tekrar başlayan Hakan Şükür, ardından ona katılan Marek Heinz ve sonra da kaçırdıklarından az atma alışkanlığını sürdürmesine rağmen gollerine devam eden Necati ve Ümit, skoru toy ve genç bir kaleciye borçlu kaldılar. "İyi oyun skor getirir" derler ama dün gece skor iyi oyunu getirdi... Orhan Çıkrıkçı, gencecik Tolga Zengin ve Atay Aktuğ'a üzüntüden ne maçın ne de gollerin tadını çıkartamadım. Ben onlara üzülürken, G.Saray, Tromso'dan esirgediği ne varsa, kolu kanadı kırık Trabzonspor'a karşı kullanmaya başladı. Farklı skor oyundaki farkı yansıtmıyordu. İkinci yarıda ortaya yığınak yapan bordo-mavililer, oyunu gencecik Tolga'ya yaslamaktan kurtarınca, daha etkili ve gol arayarak oynamanın yollarını da bulmuş oldu. G.Saray da topu ısırmayı bırakmış, yürüyor ve kara delikten çıkmanın tadını çıkarıyordu. İhale nasıl olsa G.Saray'da kaldığı için daha fazla artırmanın ve kendini yormanın bir anlamı da yoktu. O zaman böyle bir maçı değerlendirmenin ve teknik eleştirmeye çalışmanın da anlamı kalmamıştı. Özetle, büyük travma yaşayan iki takımdan Trabzonspor yoğun bakıma alınırken, G.Saray birden bire hayata döndü ve kara delikten kurtuldu. Ha bire gidip gelen liderlik ise son artıran G.Saray'da kaldı ve maç ihalesi gibi, lig ihalesini de sarı-kırmızılılar kazandı. Ancak ortaya çıkan bir gerçek, Konya'da meydana gelen olayın ardından, artık bütün hakemlerin başka stadlarda da, hatta en ufak bir taç atışı yorumunda da sorgulanmaya başlandığı gerçeğidir.