Önümüzdeki iki hafta çok şeye hamile. Mübarek ayın sıcakla boğuşarak tutulan orucunun katmerli sevabı arasında kimyamızı bozacak beklenmedik, ya da bir hayli beklendik gelişmelerin eşiğindeyiz. Her şey yıkılıp baştan yapılabilir, ya da şeytan taşlamaya devam..
Sonra bir sonrakini, o diğerini ve neticede hepsini devirecek.Masadaki tüm taşlar yatay olacak, tekrar karıştırılıp oyunculara bir daha dağıtılacak.
Bu gerçekleştiğinde genelde hoş bir resim çıkar ortaya ama bizim beklediğimiz tam bir 'natüre mort' şaheser..
Herkes, her kesim ve her şey 15 Temmuz'u bekliyor. Kimse açıktan seslendirmiyor ama 'Godot' gibi beklenen tek sonuç o.
Kulüpler Birliği toplantısı neden 19 Temmuz'a ertelendi?..
Apaçık ortada..
15'inde bir 'şey' olmaz ise imza toplayıp TFF'yi yıkma çalışmaları başlayacak. Buna ister 'darbe' deyin, ister 'operasyon.'
Ama şurası kesin ki 'seçimle gelen seçimle gitmeyecek.'
Karar; aslında sandalyenin ne zaman ve kimler tarafından tekmeleneceği sorusudur.
UEFA Tahkim kurulu büyük bir olasılıkla kararı açıkladığında Türkiye ve Türk futbolu ya aynen eskisi gibi 'şeytan taşlamaya' devam edecek, ya da tertemiz ve yepyeni bir Türk futbolu verecek UEFA bize.
Biz kendimize çeki düzen veremedik.
Biz iki yakamızı bir saraya getiremiyoruz.
Biz 8-10 düğmeyi bile sırasıyla ve doğru ilikleyemiyoruz..
Bu nedenle UEFA giydirecek bizi...
Ya da giydirecek bize...
HAMAMDA FISILTI
NARA GİBİ GELİR
Biz hem kafa tutuyoruz, hem de boyun eğiyoruz..
Mahallenin kabadayısı yokken, ortaya çıkıp naralar atıyoruz, ama 'baba' gelince 'Buyur abi, bi emrin var mı?' oluveriyoruz..
Geçen sezon 18 kişilik kadroda 90 üstü doğumlu bir genç ve alt yapı oyuncusu bulundurma zorunluluğu vardı. Bunu atlayan 50 bin YTL ödüyordu.
TFF '6 artı 0 artı dört' buluşunu Türk gencinin ve oyuncusunun önünü açmak için çıkardığını söylüyor.
Ama biliyor musunuz ki; bu sezondan itibaren 90 üstü oyuncu bulundurma zorunluluğu kaldırıldı.
Biz de kandırıldık...
Üstelik geçen sezon bu konuyu ciddiye almayıp en çok esami listesi cezası ödeyen takım kim biliyor musunuz?.
Türk oyuncusunun önünü açacağı söylenen bu ucubeye tek destek veren takım, yani Fenerbahçe...
Perhiz, lahana, turşu, aymaz kasap, yanlış hesap, Bağdat kelimelerinin yer aldığı çok güzel deyişlerimiz vardır.
Beğendiğinizi alın kullanın burada...
Sonra da ilk domino taşının ardından devrilecek olan diğerlerini seyreyleyin...
"Ey UEFA; sen baştan aşağı pislik kokuyorsun, ey Platini sen de üçkâğıtçının tekisin, Türkiye de bunu hep ve herkes yapıyor. Sen tutmuş sadece beni yargılıyorsun" demek...
Doğruları söylemektir.
Ama asla bir savunma biçimi değildir.
Bir hakime ahlaksız bir başka hakimin örneğini vererek cezadan kurtulan var mı şimdiye kadar?
Çok 'faili meçhul' var diye, 'faili belli' olanı da mı es geçelim?
Muhteşem ikili
U20 turnuvasında Gana-Şili maçını seyredemeyen çok şey kaybetti.
120 dakika içinde her bir şeyi barındıran, oksijenin son katresine kadar kullanıldığı bir futbol şöleni vardı. Bizim bilmediğimiz ve asla beceremeyeceğim bir 'şey' oynandı o gece...
Bir de Yalçın Çetin ve Ömer Üründül ikilisi...
Müthiş bir ikili oluşturdular ve tarihi gecede yakaladıkları müthiş futbolun lezzeti içinde adeta kendilerinden geçtiler.
Hele 86. dakikada 3-3 giden bir maçta 'Bu maç böyle bitmez, her şey olabilir' demek bir risktir ama 90 artıda 4-3 olunca da müthiş bir önsezidir.
Buldular tabii ki içinde kan, ter, gözyaşı, penaltı, şut, kurtarış, muhteşem bir hakem ve her an gidip gelen bir maç...
Döktürdüler o gece...
Yakalarsanız bir daha seyredin.
S-ÖZ: (SİR WİNSTON CHURCHİLL)
"Bir yangınla bir itfaiyeci arasında tarafsız olmam söz konusu olursa; asla tarafsız kalamam."
Takımlarımızın kimyası bozulmuş durumda...
6-0-4'e göre mi, Avrupa'da oynayıp oynamayacaklarına göre mi, yoksa kaç ön eleme oynayacaklarına göre mi davranacaklar?