İlk haftanın günahı olmaz

A -
A +

Ligin ilk haftası ile ikinci yarının ilk haftasının koca bir sezonun kalan kısmını doğru teşhis edebileceğimiz veriler sunduğunu hiç görmedim. Transfer ve hazırlık, yükleme ve uyum derken kendini birdenbire yarışmanın içinde bulmak çok farklı resimlerdir. Aynaya bakmak gibidir. Bir yerleri düzeltmeye çalışmak gerektiğini o ilk hafta söyler size. Kimi zaman fısıltıyla söyler, kimi zaman da parmağını gözünüze sokarak. Yarışmaların resmen başladığı ilk haftalar bir başkadır. Tiyatronun "premiyer" denilen ilk gecesi gibidir. Daha bile zordur. Düz koşu, kendi içinde çift kale, denemeler arasında oynayan kadroların hazırlık maçlarından çıkacak bir 11 sahaya atılacaktır. Takımlar yarışacakları statla bile o gün orada tanışırlar. Hele yeniler stada hangi kapıdan gireceğini bile bilemezler. Sonra da oyuncular stada gelmiş olan "binlerce teknik direktörün" önüne çıkarlar. Hocalar rakibe göre veya o güne göre veya son idmanlara göre bir takım kurarlar. Bu takımlar da nedense hiçbir zaman "biletli teknik direktörlerin" kafasındaki kadroyla uyuşmaz. O gün orada karar verilir ligin neresine oynanacağına sanki. İkinci yarının ilk haftasının sinyallerine bir bakalım maç günü sırasıyla... Beşiktaş Sorunu oyun planı ile oyuncu seçimi arasında yaşanacak gibi geliyor. Yabancı sıralaması nedeniyle "Türk pasaportlu" Mehmet Aurelio ve Mert Nobre kadroda yer bulacaksa oyun planı başka. İç saha için uygun ve hücum zenginlikli. Ancak Hilbert ve Sivok yer alacaksa mutlaka bir zorlu deplasmanda o zaman Portekizlilerden biri dışarıda kalıyor. Oyun anlayışı ve sistemde şartlara uyum sağlamak zorunda kalıyor. Sorun tek forvet mi 6 yabancı mı?.. Trabzonspor İç sahada her hafta en az 20 bin "kaynana" önünde oynamanın sıkıntısını yaşıyor. Burak infaz edildi bile. Engin neyi kime ne zaman vereceği belli olmayan bir yetenek. Bu pas da olabilir sorun da... Üç kere İstanbul'a 3 büyük finale gelecek olmanın sıkıntısı da cabası. Topsuz oyundan nefret eden Yattara da katmerlisi... Ama yine de en iyi "sevk ve idare" edilen takım ve mayıs ayında yollara dökülmeyi en çok hak eden takım. Hâlâ en iyisi onların futbolu ve duruşları... Fenerbahçe Antalya'da Aykut Kocaman'ın kafasındaki maç konuşması saat 15.00 için programlanmıştı. Maça 4 saat kala yaptığı konuşma muhtemelen "puan farkına bakmayın haftaya bize gelecekler" şeklindeydi ve büyük bir olasılıkla Antalya taktiğinden çok, bir sonraki haftanın psikolojik değerlendirmesini içeriyordu. Saat 18.00'de statta öğrendiler Trabzonspor'un kaybını ve ısınmaya çıkarken son konuşmada Aykut Kocaman başka bir metin çıkardı cebinden. Yenisi "nasıl olursa olsun ama bizim olsun" içerikliydi... İyi oynamak bir yana itilmişti oyuncu grubunun kafasında ve bu da çok doğaldı. Yeterli ve geçerli bir mazeret sunmuştu Trabzonspor... Bursaspor Öndeki 4 oyuncunun kimyası skor gelmeyince çok kolay bozulabiliyor. 60. dakika ve tabela işlerine gelmiyorsa birbirlerinin gözünü bile oyacak hale hemen kolayca gelebiliyorlar. Ya Miller? İskoç ligi bizim Türkiye ligi kadar sert değildir; teknik hiç değil. Omuz omuza koşarsınız ve güçlü olan "iyi futbolcu" sayılır orada. Burada omuz omuza koşarken rakibinizin kramponlarını azı dişlerinizin arasından ayıklamanız mümkündür. Bursaspor'un bu kadar kolay kırılgan olmaması gerekiyor. Bekir Ozan, Ozan İpek, Volkan Şen ve Sercan Yıldırım bu kadar "dayanışmadan uzak" olmamalılar... Galatasaray Dış etkenler dayanılmaz bir baskı oluşturuyor Galatasaray'ın üzerinde. Oyuncu grubu ve teknik kadronun bunlardan etkilenmemesi mümkün değil. Yeni mekânın arkadan ittiği takım, ruhsal bunalımı şimdilik tedavi ediyor gibi. Coşku vardı. Yekta çok büyüyecek belli ki... Çok ünlenecek bir yetenek. Diğer yeniler ise Türkiye için iyi ama gelecek yıllar için hayal kurduracak yapıda değiller. Arena oyunu ve coşkusu Bursa'da sökmez mesela... Kayserispor Doğru sevk ve idare edilen takım bir kez daha "doğru transfer" ne demekmiş onu gösteriyor. Müthiş hücum zenginliği ve iştahı ile takımın yapısını tamamen değiştirmişler. Cangele, Troisi ve Zalayeta yok iken bunu yaptılarsa, pazartesi gecesi yaptıklarıyla ligi alt üst ederler gibi geliyor bana. Mamur başkan, sportif direktör ile genel menajerin kralı Süleyman Hurma ve Şota ile yeni Bursaspor olurlarsa kimse şaşırmasın... Gökhan ve Servet İki bambaşka adam. İki yürekten oynayan ve yanlarında "yalandan" oynayanları utandıran iki adam. Savunan ve gol atabilen iki adam... Diğerlerini vezneye gidip para alırken mahcup edebilen iki adam... Seyretmeye bayıldığım iki adam.. POST-İT Yekta... Maça yarım saat kala tribündesiniz, 25 dakika kala kadrodasınız, hem de on birde. Üstelik Arena'da... Bu çok zor işin altından başarıyla kalkarken bu genç delikanlının, orta sahanın "haldır haldır" oyununa zekâ, "cümbür cemaat" anlayışına da yetenek katacağı belli oldu hemen. Bu çocuk belli ki "keşmekeşi" düzene sokacak... S-ÖZ "Baş ağır gerek, kulak sağır..." Eğer bir takım; sahaya çıkan oyuncularına bakıp gelecekle ve Avrupa ile ilgili hayal kuracaksa, bu takım sadece Beşiktaş olabilir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.