Atalarımızın bu sözü, bugünün modern psikolojisinde "siklotimik" bir kişilik bozukluğunu pek de bi güzel anlatır. Pasif ve bağımlı olmayı anlatır. Doğruya ve güzele biraz fazla kayıtsız kalmayı da kasteder. Esen rüzgâra göre anlık oluşan atakların panik olanları da içine girer, "mübahçılık" kavramının acımasız şahsiyeti kaybetme olgusu da... Cuma - cumartesi ve pazar üçgeni zaten üç buçuk takıma mahkûm edilmiş. Bizim Kayseri'de Gökhan'ın attığı bir golü, Lazarov'un penaltısının nasıl estetik içerdiğini, Zelenka'nın kafa şutunun zamanlamasındaki güzelliği görme imkânımız yok. Varsa yoksa Tuncay - Alex, Necati - Ümit, Delgado - Bobo, zaman zaman da Gökdeniz - Umut... Güreşte "Grand Tecnique" denilen bir ekstra puan hamlesi vardır. Saltoya supleksle karşılık verirsiniz havadayken ve puan değeri iki ise size üç puan verirler. Tuncay, Delgado ve Necati öyle üç gol izletti bize... Tuncay'ın tek kişilik gösterisi sırasında birbirini tamamlayan hareketleri Shevchenko tarafından yapılsa idi daha şimdiden reklam şirketleri tarafından satın alınmıştı. Delgado'nun golü daha iyi yansıtılsa fiyatını Kaka'nın yanına koymuştu bile... Necati'nin golü ise hazırlayan Ümit ile birlikte ikisini de Giggs ve Peter Crouch ile eşdeğere getirmişti. Peki farkımız nerede?.. Çekim kalitesinde... TV mantık ve matematik işidir Televizyon canlı yayını, hele hele aksiyon yayını tam bir hesap işidir. İçgüdüler önemlidir ama baskın olan hesaptır. Sakın ola ki beni "düğüne gider zurna beğenmez, hamama gider kurna beğenmez" olarak algılamayın. Ama ömrümü verdiğim bu işi de çok iyi bilirim maalesef. Böyle bir güzelliği doğru ışık ve doğru açılardan yansıtan ve güzelliği mümkün olabildiğince ekranlara taşıyarak ürün değerini yükseğe çeken yayın tekniğinden söz ediyorum. Oysa bugün naklen yayın arabasına müdahale edildiğini ben kilometrelerce öteden ve maçı seyrederken, anlıyorum. Bir ofsayt sorgulamasına, pir penaltı çözümlemesine canlı yayın sırasında cevap bulunması mümkün olan bir görüntü, ani bir komutla gece yapılacak "kerameti kendinden menkul" ve kafaların ardındaki bir art niyet lopuyla yapılacak spor programına saklanıyor. Necati gol atınca Hakan'ı göstermek tabii ki "canlı canlı yorum" sayılabilir, Ama Necati'nin sevinci verildikten, rakip kalecinin kahroluşunu burun kıllarına yapılacak bir "zoom" ile yansıtıldıktan ve golün en az üçüncü tekrarından sonra... Biz gol kaçırdık tribündeki kızlar uğruna... Beşiktaş, F.Bahçe ve G.Saray'ın, biraz da Trabzonspor'un üç "tanınmış" ismiyle koca maçları yorumlamak ne demektir peki? Kayserispor'un, G.Birliği'nin, Sakaryaspor'un veya Erciyes'in kupa yarı finalinde bile olsa, hakkında konuşacak bir yorumcuya ihtiyacı yok mudur? Onları tanıyan, sorunlarını bilen, dertlerini üç - beş dakikacık bile olsa seyredenlere anlatacak kişiler nerede? Ya da Sanlı Trabzonspor-Sakaryaspor, Gürcan G.Saray-Rizespor, Hakan Ünsal da F.Bahçe - G.Antepspor maçlarında olamazlar mı? Olamazlar... Çünkü, yüz milyonlarca dolarlık yatırım yapan yayıncı kuruluş bu yorumcuları gazetelerinin masrafları üstlendiği maçlarda kullanıp, çoğunu bedavaya getiriyor da ondan... Hesap, sadece masrafta yapılıyor. Hesap, teknik bir olayın daniskası olan yayınlar için yapılmıyor. O nedenle, siklotimik bir kişilik bozukluğu teşhisi koyuyorum, güzelliklere sırtını dönmekten çekinmeyen ve futbolumuzun çok gerisinde kalan televizyon canlı yayınlarına... >> Bizim kapıcılar Kaleciye Orta Avrupa'nın daha çok Slav yerlerinde ve Balkanlarda "kapıcı" denir. Birçok yerde ise "bekçi." Yalnızdır onlar... Yedikleri konuşulur hep... Yabancı kaleci Taffarel gibi değilse, -hadi daha insaflı olalım- Mondragon gibi değilse hiç olmasın daha iyi. Avrupa'ya çıktığınız zaman; herhangi bir hakemin elini sıkmak isteyeceği, rakip taraftarların imzasına talip olacağı, saygı duyulan ve en azından yan yana fotoğraf çektirmek istenilecek bir kaleciniz yok ise herhangi bir Türk çocuğu olsun daha iyi. F.Bahçe kaleci tercihini tamamen yerliye kullanan tek büyük... Ama Serdar Kulbilge'nin çıkışı, Aykut Erçetin'in oynadıkça kazandığı açıkça görülen özgüveni ve tabii ki Murat Şahin. Türkiye'den kaleci çıkmıyor diyenlere duyurulur: "Kapıcı ve bekçilerin kralları bizden çıkar." >> Tahkimin eyyamı Türker Aslan küçük bir eleştiriyi hak etti diye düşünüyorum. Mutlaka arayıp, hiyerarşik nedenlerle beni sigaya çekecektir. Ama yazmalıyım... Cezaların adil olmaması da, cezanın olmaması kadar korkunçtur. Hele cezaların pazarlık konusu olması... Runje'nin cezası bir maç eksilir ama karşılığında Edu'nunki de... Veya tersi... Bu, penaltı verip rakibe baraj kurdurmaktan farklı mı? Bu eyyam değil mi? Kapalı bıçak ile bıçaklanan adam adaleti hani? Daha geçen hafta yazdım, "suçluyu affeden hakimin aslında kendini mahkûm ettiğini..." "Atım tepmez, ipim kopmaz" deme ey Tahkim, sana da tahakküm edildiğini kabul et. Disiplin Kurulu iflâs etti. Tahkim yerle bir. Yeni bir kapı açıldı artık. Ligin son maçı veya bir öncesi olsa, şampiyonluk da garantilendi diyelim, tut bi yerini, iki hafta oynama. Veya maç öncesi ver üç - beş milyar peşin ve de ki "biz 3, bilemedin 3,5 dakika küfür edicez, buyurun parasını peşin olarak" deyin. Bir iki haftada unutulur zaten... >> S-ÖZ "Ben televizyonu çok faydalı bir eğitim aracı olarak görüyorum. Ne zaman evde televizyon açılsa, yan odaya gidip kitap okumaya başlıyorum..." (Groucho Marks) >> POST-İT Profesyonellik!.. Profesyonellik, bir işi akit karşılığı ve belli bir ücret alarak yapmak değildir. Profesyonellik, her türlü olumsuz duruma rağmen, aynı işi eksiksiz ve hak ettiği biçimde sürdürebilmektir. Murat Şahin bir profesyoneldir! >> Antalyaspor karşısında tel tel dökülen Kartal, o gün kalecisi sayesinde "kartal görünümlü şahin" olmadı mı?