İnanılmaz bir maçtı

A -
A +

İşin teknik tarafıyla başlayalım. Steaua Bükreş maçında tutmayan "Meira savunmanın önünde" anlayışı, dünkü maçın seyrine göre tuttu gibi. Ama onu tutmuş gösteren belki de Arda'nın muhteşem golü. Lincoln'ün istekli oyunu ve iki tane 90 dakikayı devirmiş olan Arda ve Sabri'nin çok aktif katkıları olduğunu de görmezden gelemeyiz. Buna karşılık Trabzonspor üç forveti ileriye yaslayınca pozisyonlar üretti ama sıkışan Selçuk ve "çok forvet çok gol değildir" anlayışı, Ersun Yanal'ın başının derdi oldu. 2-0'ı bulan G.Saray, 2-0'ı bulduğu ana kadar 2-0 öne geçmesi gereken takım gibi değildi. Arda'ya yenik düşen Tayfun'un yerine Serkan'ı koymak zorunda kalmasa, bu ufak tefek yıldız G.Saray defansını çökertebilirdi. Ancak oradan Serkan çekilince, G.Saray çıkarken kaybettiği toplardan kurtuldu ve daha rahat oynamaya başladı. İkinci yarıda Trabzonspor'un baskısı, G.Saray'ın da ancak halı sahada atılabilecek ve üst üste en az 12 pas içeren, bunların 5'inin de tek top olduğu üçüncü golü izledik. Golün ardından bir refleksle oyun dışı kalan Lincoln, aslında oyunda kalsa fark "tarihi fark" olabilirdi. Aslında Lincoln golün sevincini bayrakla paylaştığı için de atılmalıydı. Ama o atılınca oyunun kreması da gitti. Ancak ne Trabzonspor tarihi fark yiyecek kadar kötü oynadı, ne de G.Saray bunu yapacak kadar iyi... Daha doğruları yapan ve yürekten oynayan G.Saray, kimsenin beklemediği bir skorla, en zor maçını en rahat kazanan takım oldu. Şimdi size bir sorum var. 90 dakikayı alın. İçinden golleri çıkarın ve birine seyrettirin. Ona deyin ki; "Bu takım, bu takımı 3-0 yenecek." Vallahi inanmaz... Ama futbol böyle bir oyun işte. Ayakta kalan tek oyuncusu Hüseyin, Trabzonspor'u sırtlamaya çalışırken, Ersun Yanal'ın bazı şeyleri gözden geçirmesi gerektiğini söylemeliyim. Bu da son sözüm olsun.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.