İRİ BİRİYDİ...

A -
A +

Sanki üzerinden geçti de konu çoktan "Demode" oldu gibi. Ama koca bir sezonun "Hicran" yaraları arasında en ağır acılara neden olan Ali Aydın'ın gitmesini irdelemek istiyorum. Türkiye'nin "En iyi" hakemi filan değildi bana göre, sadece Türkiye'nin "En iri" hakemiydi. Gündeme getirilmesine kızıyor ama, "Bir insanı formatlayan yaptığı yanlışların azlığı ya da çokluğudur" diyerek hatırlatmak durumundayım. Ali Aydın; yardımcıları için Hakan Şükür'ün formasını istediğinde de, 4 kırmızı kartı "Delikanlıca" bir tavırla, ama sistemin "Kancıklığına" uygun bir davranışla çıkartırken de, Elazığ - Diyarbakır haraç mezatında da ve tokmağı vururken "Satıyorum... Satıyorum.. Saattım.." deyişinde de, F.Bahçe - Rize skandalında "1+1=2" hesabını yapamadığında da, G.Saray - Beşiktaş diasporasında da sadece "iri"ydi.. Doğal olarak gitti.. Güner Ümit bir kelimeden dolayı tarih olduysa, bizler bir yanlış adım attığımızda nasıl yok olacaksak onun da hata yapma lüksü yoktu... Ama yaptı.. Ali Aydın iyi bir insandır. Mükemmel bir aile babasıdır. Sosyal duruşuna saygım sonsuzdur. İnsanlığına asla lâfım yoktur. Türkiye'de komşum olmasını isteyeceğim ender adamlardan biridir. Ama iyi hakem değildi ve asla olmadı. Market açarsa, gider alışveriş yaparım.. Hamam açarsa, gider bir güzel yıkanırım.. Lokanta açarsa, gider tıkabasa yerim... Kitap yazarsa, alır okur, baş köşeye koyarım... Ama toplum vicdanını rahatsız edecek önemli hataları üst üste yapmış, bunlardan ders çıkartmamış ve son olarak yaptığı açıklamada da bunları bize yutturmaya kalkıp saptırmıştır. Giderayak sistemin emrettiği son darbeyi indirmiştir. Gitmesi gerektiği için gitmiştir.. Hanımlar, beyler!.. Ben bu köşede toplum vicdanını rahatsız edecek bir yazı yazsam, ne yaparlar biliyor musunuz?.. Önce sayfanın sahibi Sadık kardeşim, sonra gazetenin sahibi Fuat Bol kardeşim, sonra da bunların hepsini sahibi Enver Ağabeyim bana artık yazı yazdırmaz. Ali Aydın'a da onu yaptılar. Bu işin HAKEM tarafıdır... *** Sadece bir sivrisineği öldürdük. Ama ya bataklık?.. Bataklık Merkez Kurulu Başkanı Bülent Yavuz hâlâ orada... Üstelik "iri biri" bile değil... Bir sezonda 3-5 hakemi tarih etmeyi başardı... Muhittin Boşat bütün Türkiye'nin ve bütün stadın gördüğünü görmeyen tek insan olarak tarihe karıştı... Ali Aydın, bütün Türkiye ve bütün stadın görmediğini gören adam olarak tarihe karıştı. Üstelik Ali Aydın, MHK'nın ve gözlemcilerin gözleri önünde pozisyona itiraz etmeyen tek adamın Cihan olduğunu maçtan 5 gün sonra söyledi. O kadar kendinde değil ki; Cihan o gün bir dakika bile oynamadı ve o pozisyondaki isim Suat idi. Yani hâlâ hatalarını sürdürüyor ve diyor ki; "Penaltı kararları doğrudur. Çünkü penaltıyı yapan Cihan!!! hiç itiraz etmiyor." O zaman MHK ona soramıyor mu; Ahmed Hassan neden şaşırıyor ve "Ben faul yapmadım" gibilerden ellerini açıyor?.. Bülent Yavuz ya hakemlere hakim değil, ya da hakemler onun hükümlerini yerine getirmekle yükümlü... Ve o hâlâ oradadır. Koltuğundan küçük bir adamdır... Beşiktaş'ı bir anda can düşmanı bildiği Cem Papila'ya medyun hale getirecek kadar marifetlidir. Bir MHK ki; lider memnun değil, takipçisi memnun değil, UEFA'cılar memnun değil, düşmeciler memnun değil. Sinekler birer birer eksiliyor, ama Bataklık Genel Müdürü hâlâ orada. Hakemleri kamu vicdanını rahatsız ediyorsa, meslek değerlerini şaşırıyorsa, kural ve yorumlara şaşı bakıyorsa o zaman hata o hatanın yapılmasına izin verenin olmaz mı?.. Şunun cevabını verse onun "iri hakemi", bana yine yeterdi. Küfürlere anons yaptırmamasını açıklarken, penaltılarda da hata yoktu derken, "Penaltı kararını vermeseydim küfür olur muydu acaba" diye düşündü mü hiç?.. Bu da işin MHK tarafı... *** Bataklık ve Sinekler öyle büyük bir mikrop taşıyor ki; sonunda salgın olmasın diye "Hükümet el koydu" başlıklarına bile rastlar olduk. Sporun "sorumlu" bakanlığı ve sporun "sorumlu" teşkilatı mücadele vermeye başladı. Sayın bakan Mehmet Ali Şahin, Bataklık Genel Müdürü'nü arayarak, "Hişşt, hey n'oluyor orda bakiiim" diyor. Ev sahibi bastıran Yavuz da "Endişelenmeyin" diye garanti veriyor. Hatta diyor ki; "İyi hakemlere aynı takımın maçlarını üst üste verebilirim." Yahu!.. Zaten Serdar Tatlı'ya bunu yaptın diye başladı bu olaylar... Çözüm sence burada mı Allah aşkına?.. Teşkilatın delege yapısını değiştirmeye ve artırmaya çalışan Mehmet Atalay, bakanla birlikte omuz omuza çalışıyor.. İnşallah düşündüğünü başarır. Çünkü başardığı anda diktatörlük biter, kaos sona erer, kulüpler ve federasyon MHK'yı değil, bu iki kuruluş kulüpleri yönetir. Bülent Yavuz'un dediği "garantiler" sistemin emrettiği hokkabazlık garantileri üzerine değil, bakan Şahin ve genel müdür Atalay'ın istediği "ilkeli yönetim" üzerine olur. Daha üzerinden bir hafta bile geçmeden Bülent Demirlek gibi bir pırlanta ve geleceğin sigortası da nerede ise sezonu kapamak durumunda bırakılmıştır. Bir hafta önce hakemlere insani değerlerle yaklaşan Beşiktaş, 5 gün içinde "olayın altında bişeyler" aramaya başlamıştır. Onların istediği her maç 2 penaltı garantisi, Aziz Yıldırım'ın istediği kalan maçlarında tam galibiyet garantisi olmaktadır. Bülent Yavuz da bunları verse de vermese de kellesini vermek durumunda kalacaktır ister istemez. Bu da Bülent Yavuz'un davul zurnayla, yollarda konvoy yapılarak, el birliğiyle uğurlanması anlamına gelir. Birinci Ziya!.. Ziya Doğan, Sakıp Özberk, Yılmaz Vural, Ersun Yanal gibi isimleri zaten destekliyoruz. Ama onlar "Zaten var olan dinamikleri harekete geçiren hocalar" olarak takdir görüyor. Ben hiç dinamiği olmadan, statikten başarı çıkartmaya çalışan iki ismi vurgulamak istiyorum. Akçaabat Sebatspor'un hocası Mehmet Birinci, "Hata benimdir. Yanlış oyuncu tercihi yaptım" diyecek kadar çağdaş ve bilgedir. Adanaspor Teknik Direktörü Ahmet Ziya ise "Onur ve şerefle düşmeye çalışıyoruz" diyecek kadar dürüst ve ilkelidir. İkisine de helâl olsun!.. Çünkü, eski bir boksör olan Emmanuel Heyes şöyle demiş; "Kazanacağını bildiğin bir maç için ringe çıkmak çok kolaydır. Ama önemli ve zor olan, ringe yenileceğini bilerek çıkmaktır." Evlat Ali... Bu bölümü Ali Gürsoy'a ayırdım. Bir anlamda elimize doğdu. Ergun Gürsoy'un oğludur, ama tarzı çok farklıdır. Geleceğin önemli bir yöneticisidir. Onun için üstlendiği misyonun bir mesele olmasını değil, bir çözüm olmasını umut ediyorum. Önümüzdeki yıl saha içi organizasyonları ve maç öncesi motivasyonları, görkemli bir gövde gösterisine dönüneşecekse bunu Ali Gürsoy başaracaktır. Paris Saint Germain modeli de kendisine sunulmak üzere elimde beklemektedir. "Yüzüncü Yıl Şenliği" adı altında Turgay Kıran ve Ali Gürsoy'a fikir bazında da olsa yardım etmek isterim. Bir "okullu" olarak bunun görevim olduğunu düşünüyorum. 1905'te kurulan Galatasaray tarihinin en büyük başarısında imzası olan Fatih Terim ile 1923'te kurulan federasyonun en büyük başarısında imzası olan Şenol Güneş'in kapı önüne konuşlarının "ÜÇÜNCÜ HAFTASI" doldu. S-ÖZ Dâhi odur ki; ileride herkesin takdir ve kabul edeceği şeyleri ilk ortaya koyduğu vakit herkes ona delilik der. Mustafa Kemal Atatürk (1926) POST-IT 17 maçı da kazanacağız dedim. Beşiktaş ve Diyarbakır'ı yendirmediler. Şimdi 6 maç garantisi istedim. Rize'yi geçirmediler. Hani benim garantim yahu!.. Aziz Yıldırım

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.