İz bırakmayan oradan geçmiş sayılmaz…

A -
A +

Copa America ile EURO 2016 arasına kıstırılmış, kafası sürekli ayak topuyla işgal altında olan, mecburmuş gibi mümkün olduğu kadar maç izlemek zorunda olan bir futbol emekçisi oldum çıktım. Hiçbir ülkeye ve maça 'bana ne' diyemedim henüz…

Bizi bir yana bırakıp önce yukarıdan bir bakalım iki turnuvaya birden...        Ev sahibi Fransa ve İspanya ile Almanya ekollerinin sonlara kadar çarpışacağını söylemek için 'otorite' olmaya gerek yok...
Tek adama yaslanan İsveç, Polonya gibi takımların arasından Polonya'yı biraz ayıralım, çünkü o tek adamın arkasına iyi bir makine kurgulamışlar...
Lewandowski'nin arkasında bir düzenek var...
Biraz da Galler Bale'in arkasına sağlam dişlileri olan bir çark oturtmuşlar ve saat gibi sistematik oynuyorlar...
Romanya, Arnavutluk, Kuzey İrlanda, Slovakya, Şili, Peru, hatta İsviçre 'aksesuar' olmaktan fazlasını yapamaz gibiler...
Haiti, Jamaika ha keza...
Portekiz bizim kadar anlık rüzgârlarla oynayacak gibi...
Belçika benim umudum...
Futbolu farklı algılayacaklarını ve algılatacaklarını düşünüyorum...
GELELİM BİZE 
Bizim durumumuz biraz farklı. Yukarıdaki sınıflamalardan hiçbirine sığdıramayacağımız bir motivasyon takımıyız...
Bazen takımız, bazen de bir araya getirilmiş oyuncularız...
Ne zaman neyi ne kadar yapabileceğimizi biz bilmiyoruz ki, rakiplerimiz bilebilsin...
Üstüne 'Terim'i sevenler' ve 'Terim'den nefret edenler' diye ortadan ikiye bölünmüşüz…
Son anda ve ıkınarak gidebildiğimiz bir turnuvada herkesi yenmektir dileğimiz ki; olmadığında yıkılıveririz…
Unuturuz nasıl da denk geldiğini dört ülkenin ve nasıl da 90 artıda Selçuk'un köşeye attığını ve sanki herkesi hep yenmişiz de şimdi yenemiyormuşuz gibi bakarız Milli Takım'a...
"Ülke futbolu ne ki, içinden çıkartılan milli takım ne olsun" demez ve kendimizi Avrupa'yı fethetmeye çıkmış sanırız...
Olsun...
Hayal kurmak kuramamaktan iyidir...

Yanal'ın negatif enerjisi...
Ersun Yanal'ın ekran adamı olmadığı kesin bir gerçektir.
Asık suratla, 7 dakikada 174 kez 'savunmadan hücuma geçiş, geçişlerde, savunma geçişlerinde' diyen ve futbolu sadece istatistik değerler ve sayısal hücrelere hapseden hocamızın asık suratı beni gerçekten sıkıyor...
Alsın bandı hocamız ve Bilic'in konuk olduğu bölümü nasıl dinlediğini bir seyretsin...
Bilic insani duyguları futbola monte ediyor, Yanal ise bir karış suratla ve Bilic gittikten sonra yine 'koşu mesafelerinde...'

POST-İT Saygı...

Rakibine saygı duymaya mecbursun ki, sana saygı duyulmasını bekleyebilesin...
Rakibine saygı duymazsan, yendiğinde saygı duymaya değer bulunmayan bir rakibi yenmiş olursun ki; o zaman da o galibiyetin hiçbir kıymet-i harbiyesi olamaz...

S-ÖZ:

İstediği yere konamayan bir kuş havada esirdir.
Vee
Kaplan kafesten kaçınca halkın kurtuluşu kafese girmektir.

Biz bitti demeden bitmezdi ama ilk maçımızda bir de baktık ki; biz bitmedi derken maç aniden bitivermiş ve biz kaybetmişiz. Slogan takımıyız vesselam…

 

 

 

 

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.