Kabahat iplik eğirende değil, iğ ile çıkrıkta...

A -
A +

Genel ortalama "ormanı bıraktı" ağaçları tartışıyor. Bir maçı alıp, ardından o maçın içinden bir şeyleri kapıp onları tartışıyor. Az yukarıdaki başlık tekrar okunduğunda meseleyi halkımın diliyle asırlar önce önünüze koymuş zaten... Bu sistemin meselesidir... Tabii ki, sistemin hizmetkârlarının da meselesi olacaktır. Benim esas tuhafıma giden, haftanın ta orta yerinde ihtimal bir 2-2'nin kılıflarını çoktan hazırlamış olan F.Bahçe'nin, 2-1 kucağına bırakıldığında rakibini itidale davet etmesidir. Burada, hataların "olabilir ve insanca" kabul edilmesi yönündeki telkinleri, ama tersine durumlarda saldırının en babasını yapabilme hakkını sonuna kadar kullanmalarını yadırgıyorum. Ormana bakınca şunu görüyorum: Zamanında ceza indirimi için Tahkim'i basan kimdi?.. Sayın Şekip Mosturoğlu... Nerede görevliydi?.. Türkiye Futbol Federasyonu yönetim kurulunda... Onun diyeti bir asbaşkanlık olmadı mı?.. Peki... O zaman Affan Keçeci'den haklarının korunma isteği normal gelmiyor mu size Beşiktaş'ın?.. Peki... Daha iki yıl geçmedi üstünden şu sözcüklerin: "Ligden çekiliriz... PAF takımı ile kupa oynarız..." Bu sözcükler, Yıldırım Demirören'in söylediklerinden daha mı hafif?.. Mesele, verilip verilmeyen bir kart ile bir faulden çok öteyedir. Konuşamayan korkutulmuşlar, yüreği yetmeyenler ya da kör tetikçiler konumun dışındadır. Efendilik ve sükunet rakiplerine kendi tavsiyeleri, saldırganlık hatta cazgırlık kendi öz hakları... Yok yaa... ANA ÜVEY OLUNCA BABA GAVUR OLURMUŞ Ben aslında bu konuyu değil, başka şeyler yazacaktım ama bilgisayarın klavyesi bile bu konuya dokunmadan duramıyor. Maç seçenlere ve seçtirenlere fena halde gıcığım... Size bir örnek vermek istiyorum... Türkiye'nin ve kendi takımının sezon stratejisini hiç ırgalamayan bir Afrikalı, kendi ayarını çekti kendine ve takımına da kabul ettirdi. Appiah... Niye şimdi oynadığını hiç sorguladınız mı?.. Çünkü Afrika Kupası'na iki aydan az bir zaman kaldı. Kupa Gana'da ve Appiah'da Gana Milli Takımı'nın kaptanı. Üstelik Afrika Kupası, gelecek 4 yılın oyuncu pazarının kurulduğu bir yer. Avrupa'nın semt pazarı sizin bildiğiniz.. Orada oynamak, iyi oynamak için ayarını kasım ayında iyileşip fizik olarak zirveye çıkacağı bir hazırlık dönemi ayarladı kendine ve şimdi ufaktan kadroyu zorluyor. Yani... Ligin serüveni, maçların önemi, hatta Avrupa macerası onu hiç mi hiç ilgilendirmiyor çünkü... Zico ve yönetimi de bunu yiyor... O ve arkadaşları maç seçer tabii ki... Beşiktaşlılar da seçer. Hepsi seçer. Beşiktaş, Liverpool ile Rize'yi aynı oynamaz. Oynayamaz. F.Bahçe ile Marsilya'yı aynı oynar ancak... NE KIZI VER NE DE DÜNÜRÜ KÜSTÜR Fenerbahçeli nasıl maç seçme hakkını kullanıyorsa, Kasımpaşalı da aynısını yapıyor. Theoe denilen Afrikalının saat 19.00'da ve televizyonun canlı yayınladığı, üstelik pazar gecesi toplam üç maçı olacak seyredilen. Üç büyüklerle o nedenle farklı oynayacak. Theoe, orada kendini vitrine çıkaracak ama bir sonraki maçta Sivas'ta yürüyecek. Ona ne Sivas maçından. Aklınızda bir görüntü var mı Sivas maçındaki Theoe'den. Yoktur. Ama Volkan'a attığı gol en az yarım sezon kalır ekranda ve adam o gol ile transfer yapabilir önümüzdeki sezon. Burada iki ekstrem örnek seçtim. Bunu çoğaltabilirim de. Bir de maç seçmek isteyen oyuncusuna maç seçtirmeyen hocalar var... Bilgi ve karakter üstünlüğüyle sevk ve idare eden adam gibi adamlardan söz ediyorum. Zico milyonlarca euroya maç seçilmesini engelleyemez ama, Abdullah Avcı onun binde birine Adriano'yu her maç aynı ciddiyette oynatır. Oynamak zorunda bırakır oyuncusunu... Bülent Uygun buna izin vermez mesela... Onun Mehmet Yıldız'ı, naklen yayınlanan büyük maçı da, gündüz oynanan ve kimsenin olmadığı maçı da aynı ciddiyette oynamak zorundadır... İşte bu nedenle biri Fener maçını gücünün 1-2 misliyle oynar, diğeri Kasımpaşa maçını gücünün yarısını bile vermeden oynar... TALİHİNDEN ŞİKAYET EDEN ÇOK, AKLINDAN ŞİKAYET EDEN YOK İşte benim gördüğü orman bu... Hâlâ ağacın birini tartışanların içinde, ormana kıran girdiğini veya yakılıp kül edildiğini görmek isteyen yok. Şimdi ucundan yakalanmış olan hasta ağaçları ayıklayıp ormanı kurtarmak zamanı geldi. Son derbiyi bir fırsat olarak görüp, yumruğu masaya vurup bazı şeylerin radikal çözümlere ulaşmak zamanını yaşıyoruz. Aksi takdirde bu fırsat, bir felakete dönüşecektir. Zaman, yıkıp yeniden yapmak zamanıdır... >> Gökhan zaten düşecekti!.. Malum pozisyon için benim de bir fikrim var... Konuştuğum bazı hoca hocaları bana ışık tuttu bu konuda. Gökhan Gönül'ün Bobo'nun iki adım arkasından gelip yükseldiği pozisyonda Bobo'nun faul yapmadığı fikrini taşıyorum. Görüntüden Bobo'yu alıyorum, Gökhan'ın yanından. Gökhan Gönül'ü yalnız bırakıyorum ve görüyorum ki, böyle bir yükseliş tarzı yok. Gökhan yapayalnız da olsa zaten yere dengesiz düşecek. Ayakta kalması mümkün değil. Dengesiz çıkan Gökhan... Ama havacı olup da futbol oynamamış bir hakem bunu ayırt edemez... Edemedi de zaten... >> Lugano'nun gözlüğü Maçın içinden bulup çıkardığım iki pozisyon var çoğunluktan farklı olarak yakaladığım. Görüntülerde bunlar değerlendirilmedi... Nedenini bilmem... Bilirim de bilmem... Lugano; iki elini işaret ve baş parmağı ile halka yapıyor, iki gözüne götürüyor ve "gözlük" işareti ile 8-10 adım koşuyor. Hakeme yapıyor bunu... Eeee... Bir de sahada ikinci top varken oyuna çabuk başlayıp gole gitmek için rakibini avlamaya çalışan bir Fenerbahçeli var... Bu da "eeeee"... >> Mehmet Atalay Değerli dostum, 2010 yılının Dünya Salon Atletizm Şampiyonası'nın Türkiye'ye alınması için ter döküyor. Türk sporu için bu çok önemli bir adımdır. Derbinin tozu dumanı arasında "ıskaladık" bunu... Mehmet Atalay, bu ülke için çok önemli bir adımın eşiğindedir. Ülkemiz inceleme altındadır. Rakibimiz Katar'ın DOHA kentidir. Bakan Murat Başesgioğlu ile birlikte bunu gerçekleştirdikleri takdirde, dünyanın bayıldığı bir organizasyonu ülkemize getirerek ülke tanıtımına büyük katkı sağlayacaklar ve atletizm başta olmak üzere tüm branşlarda sponsorları ülkemize çekeceklerdir. Bu projeye destek verelim lütfen... >> POST-İT Beşiktaş; Fenerbahçe maçının tüm kadrosuna ceza verip PAF takımına gönderirse geçiş formülünü de üretmiş olur. Hem sözünden dönmemiş, sözünü yememiş olur, hem de ligdeki konumunu zedelememiş olur. Nassı ama... >> S-ÖZ "Kasvetsiz ağız, anahtarsız açılır." (Muhteşem bir Türk atasözü) Oynamasını bilmeyen kız "yerim dar" demiş, hemen yerini genişletmişler, bu sefer de "yenim dar" demiş...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.