İlk yarıyı maç hazırlığını kâğıt toplayıcısı kıvamında gezinerek geçiren takım, olduğu gibi çöpe attı bu devreyi…
Bilmiyorum bir boşanma nedeni midir, ya da evladını reddedip mirastan mahrum bırakmaya yeterli midir; ama bu maçın hazırlığını çöpü karıştırarak yaptık...
Pis kokuların arasından çıkardık bu maçı...
Yorumumu maç sonu açıklamalarını görmeden yazıyorum doğal olarak, o nedenle sahanın içinde kalmaya çalışacağım…
Rakibimiz-kardeşimiz-dostumuz kemik gibi...
Çokça direniş ve çok az marifet ile bezenmiş bir takım. Bizde ise kendilerini hünerli ve boy aynasında seyretmekten zevk alan oyuncu fazlalığıyla bezenmiş bir oyuncu grubu...
Messi’nin takım arkadaşı olmasa da olurmuş mesela...
Emre Mor yoktu ama Cengiz Ünder bile çözermiş rakibin gerideki kalabalığını...
Keşke Okay Yokuşlu oynuyor olsaymış...
İlk yarıyı maç hazırlığını kâğıt toplayıcısı kıvamında gezinerek geçiren takım, olduğu gibi çöpe attı bu devreyi...
Sandım ki onlar vatandaş, bizim oynamayan gençler mülteci...
İkinci yarının başında bulduğumuz gol ise formayı gezdirmekten başka hiçbir şey yapmayan Oğuzhan’ın yerine dripling uzmanı Yunus Mallı’nın girmesi ve üretimiydi.
Ancak gol sonrası kendisine golü attıran Mallı yerine gidip Arda’ya sarılan Burak futbol direktörümüze ağır bir mektup yazdı ve bana göre büyük kabahat işledi. Gerisinin de geleceği belliydi ve öyle de oldu...
Burak’ın attığı gol özür ise, kabahatinden küçük kalmıştır...
0-2’den sonrasını bile aynı oynayan bir rakibe karşı oynadığımız oyunun daha fazla analizinin olmayacağı kanaatindeyim…
‘Ben maçı aldım ya, bana yeter’ diyenlere hayırlı olsun...
MAÇIN ADAMI
Hasan Ali
Tek mükemmel oynayan isimdi Kosova karşısında...