Kargalar ötünce bülbüller susarmış

A -
A +

Çok şükür ki elimde kalem var. Bir de bu kalemin karaladıklarını yayınlayacak bir gazetem var. İşin vahametini ıskalayanların eline kalemi alıp "canlı yayın uleması" biçiminde saldırılarda bulunması benim için sindirilemez bir durumdur. Onlarca yıl, ortadan yarılıp gerçekleştirdiğimiz şeyleri, eline kalem geçiren batırmaya çalıştı. Cevap veremedik. Savunamadık. Ama artık öyle değil. Ben de yazıyorum. Üstelik tüm emek veren canlı yayıncılar ve gencinden ihtiyarına, tüm maç spikeri arkadaşlarım adına. Madem ki keriz benim, spikerinizin kalemi de onlara biraz batsın bari. Bakın... Ben eleğimi astım duvara. 33 yılımı verdim bu işe. O nedenle beni övmeleri ya da yermeleri beni hiç ırgalamaz. Umurumda bile değiller. Benim işim ekranın kenarında yer alan ve büyükten küçüğe sıralanan üç kafayı içine alan elips yuvarlak ile... Yani "Genel izleyici" denilen ortalamayla. Çok şükür ki onların benimle bir sorunu yok. Zaten olsaydı bir erkek olarak ve orasını burasını gösterme şansı bulunmayan bir sunucu olarak, üstelik ekranda kavgaya izin vermeyen biri olarak onlarca yıldır "bu alem" bana iş verir miydi? Yıllarca TRT'de en az 500 kişinin eforuyla yapmaya çalıştığımız, BBC'nin bu kupayı 300 kişilik uzman bir ekiple gerçekleştirdiğini düşünürseniz, Kanal 1'in 12 kişilik çekirdek kadrosu, hadi teknik yardımı ve katkıda bulunanları da sayalım, 35-40 kişiyle gerçekleştirdiği bu olaya sırtını dönmek isteyen varsa dönsün. Hayatlarında bir kez olsun "televizyon mutfağı görmek zahmetinde" bulunmayan şureka kalkıp işin mutfağını eleştirince "yazabilen ve konuşabilen" biri olarak 6. dünya kupasında cevap yazabilmek şansını bulduğuma şükrederek yazıyorum bunları. Ben idman izlerim... Bir gün konuk olup da bu programların yapıldığı ortamda nasıl bir efor sarfedildiğini, tepeden tırnağa "alın teri" dökerek nasıl göğüs göğüse çarpışıldığını görmeden, eleştirdikleri durumu tanımadan saldırmayı sindiremiyorum. Aksiyon anlatmak çok teknik bir iştir. Öldüresiye zordur. Kan basıncınız artar, göğüs kafesiniz sıkışır. Hele sonlarına doğru tansiyon problemi çıkar ve bu oksijen yetmezliğine kadar gider. Ağır iştir. Ne Mehmet Ali'nin şovuna benzer, ne de Kuşun Aydın'ınkine. Zorlu bir maç bittiğinde, hele radyoda iseniz adınızı bile söyleyemeyecek duruma gelirsiniz. Kötü maç vardır ve iyi anlatılamaz. Ya da istediğiniz gibi gitmeyen bir maçta en önce hakem suçludur, sonra da maçı anlatan. Tuttuğunuz takıma göre veya oynadığınız bahise göre kızar veya seversiniz. Ama ekran bekçilerinin böyle davranmaya hakkı var mıdır? Bence hayır... En tepedekilerin milyonlarca EURO değerinde bir lüksü emanet ederken girdikleri riski, biraz altındakilerin daha 10 günde sahip oldukları ülseri, bu yaşta benim kıçımdan nasıl ter aktığını, gencecik arıların nasıl zamanı tersine akıtmaya çalıştıklarını, masaya dayanıp uyumak zorunda kalanları nasıl göz ardı ederler, işte onu anlayamıyorum. Ekranı kirletenlere yavşayıp, düzgün iş yapmaya çalışanlara nasıl haksızlık ettiklerini kabullenemiyorum. Derya Kap Ünverdi ve Halil İbrahim Akkaş adında iki yönetmenin küçücük bir mekandan nasıl bir coşku ürettiklerini, o görüntü bantlarının nasıl bir çabayla ekrana taşındığını, Bülent Tuncay'ı, Metin Aktaş'ı görmelerini isterim. "Koordinasyon kraliçesi" Bahar Kader'in neler "becerdiğini" yaşamalarını isterim. Didem Alpatlı'nın spikerlik hayalini bir kenara bırakıp nasıl eşya taşıdığını görmeleri gerekirdi. Spikerlerin nasıl hazırlandığını yaşamalarını isterim. Hatamız yok mu?.. Tabii ki var. Formatımızdan girip akışlarımıza, konuklarımızdan dalıp spikerlerimize kadar onlarca hatamız var. Ancak; benim ilgimi çeken, olan hataları atlayıp da insani değerleri hata gibi göstermeye çalışanların varlığının bu kadar çok oluşudur. Demek ki bu işten anlamıyor, kendilerini halkın televizyon bekçiliğine atayanlar... Yarın, öbür gün ben tekrar köşeme çekilirim. Ben televizyonsuz yaşamayı ve ekmeğimi kazanmayı zaten öğrendim. Ama bülbüllerin sesini kısmayın. Heveslerini kırmayın. Kargalık etmeyin... > S-ÖZ Soruluncaya kadar susman, susturuluncaya kadar konuşmandan daha iyidir. (Herkese anonim) > SpiKERİZ DİYE... Ben böyle bir kitap yazdım, başıma gelmedik iş kalmadı. Tabulara "kışt" dediğim için ve ekranı kirletenlere sözümü esirgemediğim için... Bir maç anlatmak 90 dakikada ortalama en azından 4000 kelimeyi geçmek demektir. Biraz renkli ve bilgi içeren bir anlatım 5000'i geçebilir. Üstelik, bir saniye sonra ne olacağını oynayan, teknik direktör ve hakemin bile bilmediği bir oyunu anlatacaksınız. Her saniyesi aksiyon olacak ve siz "donanımınızla donatacaksınız" onu. ...Veee birisi aradan iki tane kelimeyi çıkartıp sizi eleştirecek. Bir arkadaşıyla, arada çay içmek şartıyla ve karşılıklı konuşmanın verdiği dinleme ve dinlenme ortamında, üstelik temposuz bir şekilde yarım saat "muhabbet" temposunda konuşun. Yorulursunuz... Spikeriz ama keriz değiliz... Hatasız muhabbet etmesi bile mümkün olmayan birileri, çıkıp yalın ve mert bir yayıncılık olan "sesini kullanmak" yoluyla milyonlarca insana bir şeyler anlatacak ve bunu bir de "beğendirmek" zorunda olacak. Arkadaşlarıma laf söyletmem arkadaş... > Tenkit Direktör İçinde insanca değerler barındıran, yıkmak değil, yapmak üzerine bina edilmiş eleştirilere bayılıyorum. İncitmeden ve ironi içerenlere hayranım. İki gün önce bir seyirciyle muhatap oldum: "Ümit bey, şu sizin yayına çıkardığınız bir Tenkit Direktör var ya, işte onunla konuşmak istiyorum." Kanal 1 yayınına çıkan teknik direktörleri aklımdan geçirdim. Rasim Kara, Şenol Güneş, Ümit Kayıhan, Mustafa Denizli gibi isimler geldi. Seyircinin de dili dönmüyor sanmıştım. "Yok onları demiyorum. Ferdi Leflef ile görüşmek istiyorum." Şu espri zarafetine, kelimeye takla attırmaya, kelimeyi çanta gibi kullanmaya bayılıyorum. Eleştirilerine katılmadığı Leflef için "Tenkit Direktör" dedi adam ya... > POST-İT Esami Listesi Siz hiç Niklas Alekssandersson ile Christian Wilhelmsson'un hızlı paslaşmalarını anlattınız mı? Roberto Abbondanzieri'yi yan toplarda nasıl bilirsiniz? İvica Dragutinoviç'i hızlıca bir söyleyin bakalım. Tsuneyasu Miyamoto ve Yoshighatsu Kawaguchi bir kere söylendiğinde mide bulantısına iyi gelirmiş.Ya Vyacheslav Sviderskiy'i doğru telaffuz etmeye çalışırken cümleniz ne hale gelir bir düşünün bakalım. (Ümit Aktan) > Bir keresinde bir maç, bomba ihbarı yüzünden 45 dakika geç başlamıştı. Sonradan anlaşıldı ki, Banu Alkan maça gelmiş!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.