Öyle bir çeyrek final oynandı ki, iki tarafın da 120 dakika bir-iki tane kaza pozisyonu dışında oyuna tat verebilecek hiçbir şey üretemedikleri görüldü. Oyun başladığında herkes Hollanda Teknik Direktörü Advocaat ne saçmalık yapacak diye bekledi. Oysa gecenin sonunda Avrupa Şampiyonası'nın en çok eliştirilen iki hocasının, yani Scolari ve Advocaat'ın yarı finale geldiğini gördük. Ya biz bu işten anlamıyoruz, ya da onların takımlarının hocaya ihtiyacı yok. İsveç'le Hollanda aynı şablonda oynayan iki takım. Dörtlü defans, iki önde basan adam ve tek forvet arkası iki oyuncu. Dolayısıyla kilitlenen ve hata bekleyen bir oyun çıktı karşımıza. İş ciddiyeti daha fazla olan İsveç karşısında Hollanda da aynı prensibi benimseyince uzak şutlar dışında şans verilmedi iki takıma da. Bu turnuvalarda "unutulmaması gereken" maçlar hatırlamaya çalışırız. Ancak dün geceki çeyrek final "hemen unutulması gereken" maçlardan biriydi. Ortada bir taktik savaşı yoktu. Maç bir taktik savaşı şeklinde değil, tam tersine taktik üretemeyen iki hocanın beceriksizlik savaşı olarak sürdü gitti. Sabaha kadar oynasalar birbirlerine gol atamayacak iki takım, sonunda lotarya penaltılarından bir yarı finalist çıkardı. Ve turnuva öyle bir yere geldi ki, en çok eliştirilen iki hocadan biri mutlaka final oynayacak. Umarım finali de keçiboynuzuna çevirmezler.